1964 model kırmızı ford mustang

35 3 3
                                    

Yine bir pazartesi sabahı...

Güneş usulca süzülürken pencereden Ali gözlerini ovuşturarak saatin kaç olduğunu düşünüyordu. Minik parmaklarını havada birleştirmiş, güneşin vurduğu duvarında çeşitli şekiller oluşturmaya çalışıp, masumca gülümsüyordu. Eş zamanlı olarak kulağını hafifçe kapıya dönmüş, sabahın ilk ışıklarında ondan önce uyanmış biri olup olmadığını kontrol ediyordu.

Babam acaba uyandı mı? diye düşünürken banyodan gelen su sesini duydu ve babasının uyanmış olabileceğini düşünerek yüzünü kocaman bir gülümseme aldı. Şimdi babam yüzünü bol bol köpürtmüş sinek kaydı traşını oluyordur diye düşündü ve bir an aklına bundan iki üç ay önceki bir pazartesi sabahı geldi, gülümsedi...

Babası her zamanki gibi erkenden kalkmış traş olurken, minik Ali koşarak banyoya gitmiş ve babasının bacağına küçücük bir öpücük kondurmuş, henüz daha uyanmış olmanın verdiği mahmurluk ile " Günaaaaydınn babacım" demişti. Babası onu bir çırpıda kucaklayarak banyo tezgahının üzerine oturtmuş ve ona traş olmanın inceliklerini anlatmaya başlamıştı. Ali, babasının yüzündeki her çizgiyi ezberlemek istermiş gibi hayran hayran ona bakarak, babasının anlattıklarını dinliyordu. Onu o kadar çok özlüyordu ki, beraber geçirecekleri bir kaç dakikaya bir çok şey sığdırmak için binlerce soru soruyordu.

Ali: "Babacım, bugün işe gitmesen?"

Babası: "Üzgünüm oğlum ama gitmem gerekiyor."

Ali: "Peki, yarın gitmesen?"

Babası: "Yarın da olmaz babacım, önemli bir toplantım var."

Ali: "O zaman ben de gelebilir miyim seninle işe?"

Babası: "İş yerleri çocuklara göre değil ki oğlum, hem ben bütün gün oradan oraya koşturuyorum, senin benimle gelmen uygun olmaz."

Ali: "Baba ben ne zaman işe gidebileceğim?"

"Daha önünde çok uzun yıllar var oğlum.." diyip gülmüştü babası. Sonrasında da eklemişti, "Takriben yirmi yirmibeş yıl sonra."

Ali'nin yüzü düşmüş ve dudaklarını bükerek "offf çok varmış" demişti.

Babası: "hayrola, bu işe gitme hevesi nereden çıktı sabah sabah?" Diye sormuştu.

"Düşündümde, annem ve sen akşamları hep ben yemeğimi yedikten sonra eve geliyorsunuz, ve sabahları ben uyanmadan gidiyorsunuz. Bazen haftasonları bile yoksunuz. Demek ki işe gitmek çok güzel birşey, orada çok mutlusunuz ki eve gelmiyorsunuz. Ben de ne kadar kısa sürede işe gidersem o kadar iyi diye düşündüm" dedikten sonra Ali babasının gözlerinin içine uzun uzun bakmış ve babasının yüzündeki ifadeyi anlam vermeye çalışmıştı... Babası Ali'nin cümleleri karşısında durgunlaşmış, doğru cümleleri bulamayacağından endişelenerek elindeki traş bıçağını bırakıp oğluna sımsıkı sarılmıştı... Oğlunun bu küçük yaşına rağmen, kurduğu cümlelerin altında yatan anlamı düşünerek, minik kalbinin kırgın olduğunu anlamıştı. Bir yandan da bu kadar derin düşünüyor olması onu hayrete düşürmüştü. Bir iki dakikalık süreç içerisinde babası Ali'ye sarılmış bunları düşünürken, Ali'nin kıkır kıkır gülmesi ile gerçek dünyaya dönmüştü.

"Ne oldu oğlum neye gülüyorsun?" diyerek Ali'nin yüzüne baktığında, Ali'nin yüzünün traş köpüğü olduğunu farketmiş ve oğlunun buna güldüğünü anlamıştı. Ali aynaya bakarak, köpükten şekiller çizmeye çalışıyordu suratına ve o anda çalan telefon sesiyle babası Ali'yi banyoda bırakıp içeriye koşmuştu. Ali yüzündeki köpüklerin bir kısmı ile aynaya kalp resmi yapmış ve usulca banyo tezgahından atlayarak yatağına geri dönmüştü... Yüzündeki köpükler ile yastığına başını koymuş, altın sarısı saçlarına vuran güneş ile tekrardan uykuya dalmıştı...

Suyun sesinin kesildiğini duyan Ali, usulca yatağından inmek için minik ayaklarını yatağının önündeki kilimin üzerine uzattı ve ayağının altındaki minik arabasına düşmeden kalkmak için eğilip arabasını eline aldı. En sevdiği arabasıydı bu, Siku marka 1964 model kırmızı üstü açık bir Ford Mustang... Babasının araba koleksiyonun en nadide parçalarından biriydi ve bu arabayı geçen doğum gününde Ali'ye armağan etmişti. Ali, arabasına gözü gibi bakıyor, elinden düşürmekten çok korktuğu için onu yatağının başucundaki komodinin üzerinde tutuyordu. Yatağına yatıp, gece lambasını açtığında, uzun uzun arabasını seyrediyor ve hayaller kuruyordu. Dün gece yatmadan arabalarıyla oynamış ve Ford Mustang'ini de diğer arabalarıyla kiliminin üzerinde bırakmıştı. Eline aldığı arabası ile usulca yatak odasının kapısının önüne ilerleyerek kafasını kapının kirişine dayamış banyodan kimin çıkacağını heyecanla bekliyordu. Acaba annem mi? Yoksa babam mı? Annesini dün gece de görmemişti, dün akşam yemeğini yerken annesi evdeki yardımcı ablasını aramış ve akşam geç geleceğini, onu beklememelerini ve Ali'yi zamanında yatırması için bakıcı ablasını bilgilendirmişti. Annesini ne kadar özlediği aklına gelmiş ve banyodan çıkınca ona sıkı sıkı sarılacağını düşünerek bekliyordu...

Banyonun kapısı usulca açıldı, karşıdan gülümseyerek ona bakan bakıcı ablası "Uyandın mı Ali'cim? Günaydın..." dedi. Ali'nin dudaklarında belirli belirsiz bir gülümseme oluştu ve "Günaydın" dedi.. "Annem ve babam gittimi?" diye ekledi. Bakıcı abla gülümseyerek "Evet, onlar çıkalı yarım saat oluyor, sen uyuyorsun diye seni uyandırmadan çıktılar, hadi gel elini yüzünü yıkayalım da kahvaltımızı yapalım" dedi.

Ali koşarak odasına girdi, kırmızı Mustang'ini başucuna bıraktı, minik parmakları ile arabasının tekerleklerini düzeltti ve usulca odadan çıktı...

Kırmızı Ford MustangWhere stories live. Discover now