"Ne zaman anladın bu durumu?"

Arif Abi büyük ihtimalle bu soruyu Kayahan Abi'ye soruyordu.

"Bilmiyorum bir zamanı yok. Sanki hep varmış gibi. Her zaman böyleymiş gibi. Küçüklükten beri."

Küçüklükten beri olan şeyi ben öğrenmek istemiyordum belki arkadaşım ya. Madem gizli konuşuyorsunuz bayanlar tuvaletinin önünü niye meşgul ediyorsunuz? Gizli gizli konuşacak yer mi kalmadı?

Daha fazla duymak istemediğim için aceleyle kapıyı açtım. İkisi de şok olmuş bir biçimde bana bakıyordu.

"Biricik senin ne işin var orda?"

"Aa Arif Abi senin tuvalette yaptığın işi ben de yapıyorum."

Yüzümde bir şeyler duyduğuma dair bir iz bırakmadım. Zaten çok da önemli bir konu duyduğumu sanmıyordum.

"Asıl sizin ne işiniz var bayan tuvaletinin önünde. Kız kesmek için yaşınız geçmedi mi sizin?"

İkisi de kocaman gözlerle bana bakıyordu. Kayahan Abi'nin gözünün teki seğirmeye başlamıştı. Bu büyük ihtimalle sinirlendiğine dair bir işaretti.

Konuşmalarına fırsat vermeden dışarı çıktım. Masada hala hararetle bir şeyler konuşuyorlardı. Genelde herkes Müjde'ye soru soruyordu. Bahar zorlayıcı sorular soruyor olmalı ki kızcağız alnındaki terle yavru köpek gibi bakıyordu. Bahar'dı bu içinde kuruntu kalmayacaktı. Normalde olsa ben de soru yağmuruna tutar kızı ölçüp biçerek fikrimi söylerdim. Ama Yağız mutluydu en azından öyle görünüyordu. Yağız dikkatle benim oturduğum yere gözlerini dikmiş bakıyordu.

Masaya yönelip yanındaki sandalyeye otrudum. Bakışları bu kez bana odaklandı.

"Ne yapıyorsun Yağızcan böyle sessiz sessiz?"

Yüzünde buruk bir gülücük vardı.

"Yağızcan... Böyle seslenmeyeli çok oldu. Küçükken sürekli böyle söylerdin."

"Küçükken hep böyle derdim. Şimdi de diyorum değişen bir şey yok. Yalnız  Müjde iyi birine benziyor. Yine de erkenden bir şey söylemeyeceğim.  Biraz zaman... "

Yanında oturan Müjde'ye baktı Müjde hâlâ sorularla boğuşuyordu derin bir iç çekip masaya dikti bakışlarını bu kez. Yüzündeki ifade mutluyken kullanılan bir ifade değildi.

"Yağız neyin var senin?"

Gözlerini yumup açtı ve kocaman gülümsedi.

"Bir şeyim yok ki. Neyim varmış?, Gergindim biraz sadece. Onu sevdiyseniz sorun yok."

"Önemli olan bizim sevmemiz değil senin sevmen unutma. İçinde ufacık bir şey bile yoksa onu umutlandırma. Senden hoşlandığı her halinden belli."

Başını mekanik bir şekilde aşağı yukarı salladı.

Anlamasını umuyordum. Erkeklerin kadınlara umut verip bir kenara atmasından tiksiniyorum. O yüzden okuldaki bütün çıkma tekliflerini kesin bir dille reddetmiştim. Hislerin masumiyeti sadece istediklerini elde edene kadar sürüyordu. Oysa ben masumiyet üzerine kurulu basamaklarla tamamlamak istiyordum bu yolu.

Yarım saate yakın Müjde'nin sorgusu sürdükten sonra herkes kendi halinde takılmaya başladı. Bahar yine telefonuna gömüldü. Tarkan çay alma bahanesiyle içerde gözüne kestirdiği garson kıza bakmaya gitti. Dağhan ve Cenk Ali oturmuş maçları takip ediyordu. Yanımdaki oturan çift ise onlar da kendi arasında farklı alemlerdeydi. Müjde ısrarla Yağız'a baksa da Yağız önündeki masadan gözlerini ayırmıyor elindeki çayı yudumluyordu. Bir sıkıntı vardı. Ama bunu o söylemediği müddetçe anlayamazdım.

...Where stories live. Discover now