Anında kaşlarını çatıp şaşkınca bana bakmıştı. 

"Sınırını bil de konuş!"dedi parmağını sallayıp. 

"Tabi ya! iş konuşmaya gelince sınırı bil!"dedim ters ters.

Hızlı bir hareketle kollarımı sıkmaya başladı. Gözlerini gözlerime sabitleyip dişlerini gıcırdattı.

"Seni bir daha uyarmayacağım Avukat! Sakın sınırlarını geçme. Yoksa bir daha kine bu kadar sakin ve anlayışlı olmayacağım. Şimdi defol git!"dedi ve beni sertçe geriye doğru itti. Taşa takılıp dizlerimin üstüne düşünce ufak bir çığlık attım.

Bir bayana böyle davranılır mıydı? 

Arkasını bile dönmeyip arabasına doğru ilerlemeye başladı. Dizlerimdeki ağrıyı hiçe sayıp ayağa kalktım. Arabasına binen Emir ağaya bakıp ayaklarımı yere vurdum. 

Yerden aldığım taşı hava da sallayıp"Sana bunu ödeteceğim Pis Adam!"dedim bağırarak. 

Hiç bir şeyi umursamadan arabasını çalıştırınca aniden gelen cesaretle elimdeki taşı arabanın arka tarafına attım. Anında tuzla buz olan cama baktım. Oha! O kadar sert mi atmıştım? yoksa taş mı çok büyüktü?

Acı bir frenle duran arabanın kapısı açıldı hızla. Arabadan inen Emir ağa kırılan cama bakıp ellerini yumruk yaptı. Keyifle gülüp ellerimdeki tozu çırptım.

"Bana bak ağa bozuntusu. Bundan sonra sen sınırı aşmayacaksın. Senin karşında Avukat Deniz Hira UYGAR var! Bir daha önüme çıkarsan bu sefer arabanı değil başını yaracağım!"dedim ve yerdeki eşyalarımı aldım. 

Çarşının çıkışına doğru ilerleyip hızla terk ettim bu çarşıyı. Bizi izleyen çarşı ahalisi ise umurumda bile değildi.


( yukarıdaki Şarkıyla birlikte okuyun lütfen.)

Koluma bakıp iç çektim. Bilekliğimi çarşıda kaybetmiştim. Muhtemelen taşı fırlatırken taşla birlikte uçup gitmişti. Geri dönüp bilekliği arayacak cesareti bulamamıştım kendimde. 

bileğimi ovup"İlk defa bu kadar uzun süre boş kaldı sol bileğim."

Babamın aldığı andan itibaren takmış bir daha çıkarmamıştım. Sadece Duş alacağım sırada çıkarıp geri takıyordum.

Babamı çok özlemiştim. Yatağımın hemen baş ucunda duran çerçeveyi aldım kucağıma. Gözlerimden düşen yaşlarla birlikte baktım fotoğrafa. Bana sıkıca sarılmıştı. Şimdi yanımda olsaydı ve bana 'her şey düzelecek kızım' deseydi. 

Keşke...

Beni On dokuzuncu yaş günümde bırakmıştı babam. Doğum günüme yetişmeye çalışıyordu sadece. Benim sürekli arayıp sormam kafasını karıştırmıştı. Benim yüzümden can vermişti. Ambulans arabasının içinde söylediği son söz beni bitirmişti. Öyle olmak zorunda değildi. O kadar pişmanım ki geçmişe dönmek için canımı bile verirdim. Ambulansta elimi sıkıca tutuşu geliyor aklıma.

Sonra da yere doğru süzülüşü...

"Bugün doğum günün kızım. İyi ki doğdun prensesim. Hep hayal ettiğimiz gibi güzel ve güçlü biri oldun sen. Gözüm arkada kalmayacak öyleyse."demişti.

Hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Böyle bitmemeliydi. Böyle gidemezdi babam.

"Baba!"dedim ağlayarak. Elini öpüp kafamı göğsüne yasladım. Ne kadar da güzel kokuyordu babam. Kendine has çok güzel bir kokusu vardı. Bu kokudan mahrum mu kalacaktım şimdi ben?

KUM TANESİWhere stories live. Discover now