-5-

65 10 0
                                    

Kulaklarımdaki çınlamayla uyandım, kulak zarlarımı patlatacak türden bir çınlamaydı bu, doğruldum ve etrafa baktım. Yerde bir sürü içki şişesi vardı, bir sürü sigara izmariti vardı. Tamamen doğruldum ve gözlerimi ovaladım.

"Benim izimden geliyor olduğunu görüyorum sevgili kızım." bir çakmak sesi duydum ve kafamı kaldırdım. "Baba?" dedim temkinle. "Senin çok uzaklarda olman gerekmiyor muydu? Chas amcanın yanında?"

Güldü ve kafasını salladı. "Rose, sevgili evladım." yanıma oturdu. "Ölümümü kabullenemiyor musun yoksa?"

"Chas amca da ölü, onu kastetmiştim." dedim homurdanarak. Doğruydu aslında, ölümünü iki yıl olmasına rağmen kabullenemiyordum. O John Constantine'di, Lucifer'ı kandıran adam. Ve şimdi, ölmüştü. Üzgünüm ama, kimse inanmamı bekleyemezdi.

"Tabi, tabi." etrafına bakındı. "Bu şişeler ve izmaritler," yüzünü buruşturdu. "Rose, yapma. Bunu kendine yapma."

Göz devirdim ve biraz daha yayıldım koltukta. "Ağzında bir sigara varken insanlara sigara içme diyemezsin baba, ayrıca, beyinimin bir oyunu olman, söylediklerinin inanmamam gereken birer yalan olduğunun da kanıtı, ha?"

"Aslında," bitmiş izmariti attı odaya. Homurdandı. "ben bırakmaya çalıştım tamam mı?"

Gür bir kahkaha attım. "Ne kadar sürdü, iki dakika mı?"

Sırıttı. "İki saniye. Etrafımda bir sürü şeytani vicdanım vardı, zorunda kaldım tamam mı? Beni suçlayamazsın."

Özlemle baktım ona. "Biliyorum, suçlamıyorum da zaten." kapının çalınmasıyla kafamı çevirdim ve babam gitmişti.

"Rose! Öldün mü?" Lian'ın sesini duymamla homurdandım. "Nerede o günler?" kalktım ve kapıyı açtım. "Ne var, uyuduğum iki saatte kıyamet mi koptu?"

"Öyle de denebilir, Jon ve Damian antrenman yapıyoruz diye başladılar, iki saat süren antrenman mı olur? İkisi de perişan halde. Bizi dinlemiyorlar. Düşündük ki sen belki bir iki büyüyle onları durdurabilirsin."

Kızın küt kesim siyah saçlarını karıştırdım. "Bensiz nefes alamıyorlar değil mi?" sırıttım bilmişçe, ceketimi aldım ve aşağı indim.

Enseme yapışan saçlarımı topladım ve ellerimi belime yerleştirdim, yanlarına gelince. "Kesin şunu, ikiniz de!" dik dik bakmaya başladım onlara. Sinirliydim, babamla olan güzel sohbetimi kesmişlerdi. "Size, bunu bir daha yaparsanız def olup gideceğimi söylemiştim."

"Sadece antrenman yapıyorduk." burnundaki kanı sildi Jon. İkisinin de saçları alınlarına yapışmış, göğüsleri sıkça inip kalkıyordu.

"Şu an karşımda ne görüyorum biliyor musunuz?" beni babamdan ayıran iki velet. En azından halisünasyonundan. "Kendilerini adalet için savaşıyor zannedip, aslında sadece kendileri için sürekli kavga eden şımarık çocuklar." sinirle soludum. "Sizin bu yaptığınız antrenman falan değil ha, söyleyeyim. Sizin bu yaptığınız-"

"Vakit kaybetmek." dedi tok bir ses. Unuttuğumuz takım arkadaşımız. Neyse ki bunu pek sorun etmişe benzemiyordu. "Yaptığınız şey tam anlamıyla vakit kaybetmek." diyerek devam etti. "Gotham, Metropolis, Star City ve daha bir sürü şehir alt üst olmuşken aptal heveslerinizle vakit kaybediyorsunuz. Ya bir an önce silkelenin ya da kahraman olduğunuz yalanına daha fazla devam etmeyin."

Kafamı antrenman alanındaki ikiliye çevirdim. "Size daha önce de söyledim çocuklar, bu, babalarınızın ruhlarını size lanet etmelerinden kurtaracak tek şansınız. Rex'in dediği gibi, bırakın çocukluğu."

"Biz antrenman-" kısık sesle konuşmaya çalışan Jon'un sözünü Connor kesti. "Jon, bunun bir antrenman olmadığını hepimiz biliyoruz dostum. Aranızda geçenler belki de atlatılması zor şeyler ama bunu normal zamanlara geçtiğinizde konuşursunuz. Şimdi sırası değil."

Jon ve Damian hala platformdan inmemeye devam ediyorlardı. Son sözü Lian söyleyecek gibiydi. "Hala çocukluğa devam edecekseniz, biz işimize bakalım, siz işinize." kollarını bağladı.

"Tamam, uzatmayın." platformdan indi Damian. "Bizim için bir olayım var, yarım saate salona gelin." yavaş adımlarla çıktı antrenman odasından.
[*]

[...]

"Central City, en az Gotham kadar kirlendi bu sıralar. Flash'ın ve varislerinin yokluğunu fırsat bilen Bumerang, Captain Cold gibi birkaç suçlu, özgürce suç işlemeye devam ediyorlar." kollarını bağladı Robin kostümlü çocuk. "Bana sorarsanız, buradan başlayalım. Bizim şehirlerimiz daha zor kontrol altına alınacaklar. Önce kolayları halledelim."

Rose kafasını salladı. "Makul bir teklif. Bence uygulanabilir bir plan. Bir şehir bir şehirdir." sandalyesinden zıplayarak atladı ve yürümeye başladı.

Uzun bir yolculuk sonrası, ekip Central City'deydiler. Bankadan çıkan Kaptan'ın önünü kestiler. "O elindekini bırakman için sana bir dakika veriyoruz." dedi Superboy.

Çirkin bir kahkaha attı adam. "Ne şirin bir ekip böyle. Bir isminiz falan var mı? Maaşınızı kim ödüyor, ha?" önünden kırmızı bir şimşek geçti ve Kaptan neler olduğunu anlayamadan elindeki para dolu bavulu kaybetti. "Adalet ödüyor." dedi Flash kostümlü çocuk. Rose, Damian'ın "Bart?" diye fısıldadığını duymuştu.

Bulundukları sokağa polis sirenleri dolarken Robin kelepçeledi adamı. Görevliler Kaptan'ı tutuklarken takım da Bart'la konuşuyorlardı.

"Vay canına, ekip mi kurdunuz? Çok havalı! Keşke beni de çağırsaydınız, yardımım dokunurdu belki." çocuk kırılmıştı.

Rex, kırmızı omzuna metal elini koydu. "Beni de çağırmamışlardı dostum, alışıyorsun." güldü.

Robin tüm ciddiyetiyle konuştu. "O meseleyi bir kenara koyalım. Sence Kaptan'ın bu kadar kolay yakalanmasında bir bit yeniği yok mu Bart?"

Kafasını salladı kırmızı kostümlü çocuk. "Aslında yok. Captain Cold her zaman çok konuşan bir adamdı. Uzun zamandır Flash olmayınca -sesi biraz titremiş olabilirdi- dili falan şişmiştir onun." güldü. "Ee, ben de gelebilir miyim takıma? Her zaman böyle bir takıma katılmak istemişimdir!"

"Elbette!" gülümsedi Lian. "Her zaman yeni üyelere açığız!"

Gülerek başıyla onayladı Rose. "Davet etmediğimiz için kusura bakma, zor bir dönemdi."

✖✖✖

[*] : buraya kadar yaşananlar anlayacağınıx üzere Rose'un anlatımıylaydı. Genelde bunu geçmiş zamanı anlatırken ve italik yazardım ama geçmiş olmadığı için düz yazdım ve o kısmın Rose'un bakış açısından olması daha güzel olur gibime geldi.

Durdurulamaz ∆ Yeni Nesil KahramanWhere stories live. Discover now