Ama artık ben Tom'un yüzünü görmüyordum, içtiklerim sonunda beynime ulaşmayı başarmıştı. Sessizleşiyordu. Toksik bir huzura ulaşmama çok az kalmıştı. Ama kafamı kurcalayan tek bir şey vardı. İçimde bastırmaya çalıştığım canavarın kabullenmem için zorladığı bir şey. Ani seslerde ağlamaya hazır olan bir kıza bıçağın derisinde bıraktığı izi sevdiğimi nasıl söylerdim? Dokunduğumda kaçmaya hazırlanan kıza nefes borusu parmaklarımın arasında ezilirken bir sonraki nefes için kıvranırken yüzünde beliren şeyi sarhoş edici bulduğumu nasıl söylerdim?

Tess bunca zamandır benim denge tahtam, beni aklı selim tutan çapam olmuştu.

Tom, beni ileriye gitmekten Claire'i hazır olmadığı bir şeye itmeden durduran yegane şeydi.

Ben onların hepsine bir kadının zi-

Hayır. Hayır. İçimdeki canavar tırnaklarını onu hapsettiğim duvarlara sürmeye onları kazarak çıkmaya çalışa dursundu. Bu sırrı kendime bile sesli itiraf edemezdim.

Korktukları düşman Gölgelerdi, Aiden'ındı. Onlara bunca zamandır yanı başlarında olan canavarı nasıl anlatabilirdim.

Tess biraz daha çapam olmaya devam etmek zorunda kalabilirdi. Claire'in tenini işaretleyene kadar biraz daha canavarın pençeleri altında ezilen Teresa olmalıydı.

Sonuçta bunu kendisi istemişti.

Sadece biraz mental olarak itilmeye ihtiyaç duymuştu.

O gece yatağımın başı ile ucunu ayırt edemeyecek kadar sarhoş olsam da belki de uyuduğum en huzursuz uyku beni buldu. 


Teresa

" Miles nasıl?" dedim Ethan dün ağzını burnundan ayıramayacak kadar sarhoş ettiği için kendini Claire'in refakatçisi olma görevi yine bana düşmüştü. Bu odada biraz daha durursam kafayı yiyecektim. Lanet koltuğa kıvrılıp uyumaya çalışmaktan boynum ağrıyor, Claire'in yüzüne bakmaya kendimi zorladığım içim mental fasilitelerim artık isyan bayraklarını açıyordu.

" Öfkeli. " diye cevapladı Claire'e hastane önlüğünü uzatırken. Sonunda hareket kapasitesi kazandığından üzerine giyecek bir şeyi olmayı da hak etmişti Sandra'nın gözünde. " Onu suçlayamıyorum. " dedi yorgun bir sesle.

Evinde de hasta bakıcıyı oynadığını anlatmıştı Tom. Miles'ın hareket yeteneği kısıtlanan kolu daima ıstıraplı bir ağrıya mahkum etmişti onu. Miles da zaten en başında çok sevilesi bir insan olmadığı için şimdi bir timsah olmuştu. Sandra'nın omuzları hem kocasına bakmakla -Tom bir süre kolunu kesip çıkarmaları için yalvardığını da öğrenmişti, kendini yemekten mahrum bırakmaya çalıştığını da- hem de günlerdir Claire'in bu sırrını saklamakla kamburlaşmıştı. Çökmüştü, kızıl saçları cansızlaşmış üzerinde hep olan parlaklık solmuştu. Bir haftadır aynı scrubsın içinde olduğuna yemin edebilirdim.

Yine de. Yine de ona sonsuza dek minnettardık. Hepimiz. Claire'i kendi himayesi altına almıştı, Cam Bina'ya getirilmesi için olay yerindeki ambulans görevlileriyle bile kavga etmişti. Kocasını hastanede bırakıp Claire'i deşen şeyi çıkarmak için buraya gelmişti. Başka bir amacının olduğunu düşünmeden edemiyordum.

" Üzgünüm. " dedim onca ölü insanı düşünürken. Tom beni dışarı zamanında çıkarmayı başarmıştı. " Düğün gününde böyle bir şeyi yaşamak zorunda kalman...çok büyük bir felaket. "

" Yüzüme bakmıyor. " dedi Claire'in karnına dokunup onun yerinden sıçramasına sebep olurken. " Bana dokunmuyor bile bunların sorumlusunu bulmadan-" Bir sonraki dokunuşunda Claire'den ufak bir bağırış kazanmıştı. Miles bir cadı avına çıkmıştı. Sorumlunun bir şekilde Ethan olduğuna kendini inandırmıştı ama bu sefer sadece ona değil düğünden sağ çıkan herkese kuduz köpek gibi saldırmaya başlamıştı. Claire'in durumu hakkında defalarca yalan söylemek, Ethan ise güçlerini birden fazla kez kullanmak zorunda kalmıştı.

" Öfkeli olması yine de iyi. " dedim ne kadar berbat bir insan olsa da sonuçta onun kocasıydı. " Kendini kapatıp, açlıktan öldürmeye çalışmasından yine de iyi. " Gözlerimi Claire'den kaçırmak zorunda kaldım. Onun da yapmaya çalıştığı şey kendi farkında olmasa bile buydu.

" Sanırım öyle. Daha iyisini istemek belki de yüzsüzlük."

" Senin patlamadan sonra yanımıza geldiğini hayal meyal hatırlıyorum. Miles'ı- Miles'ı gördüğümü hatırlamıyorum ama... adını bağırıyordun." dedi Claire başını hafifçe yana çevirse de hala ağrıdan nefes nefeseydi.

" Onu arıyordum. Seni o halde görünce yanınıza gelmeden edemedim." Gözleri suçlulukla doldu. " Onu daha hızlı bulabilseydim belki de kolu daha iyi durumda olabilirdi. "

" Şimdi kendini suçluyorsun. " dedi Claire yumuşakça. " Bu duyguya geçit vermemeni tavsiye edebilecek kadar aşinayım. Sen sadece yardım ediyordun. Başkaları için de durdun, değil mi?" Sandra'nın Clare'i inceleyen elleri titredi. Hemen arkasını serumun akış hızını değiştirmek bahanesiyle dönse de aslında hıçkırıklarını bastırmaya çalıştığını duyabiliyordum. Claire ona doğru uzandı, üzerinde daha önce görmediğim bir şefkatle. " Miles'ı bulana kadar, bencil bir hareket sonucu ona geç kalmadın. Kaç kişiyi kurtardın kim bilir. "

" Bencil olmalıydım. " dedi Sandra kısık sesle. " Benden nefret ediyor olmazdı. "

" Senden nefret ettiğini sanmıyorum. " dedim ikisinin arasındaki o anı bozmaktan tereddüt etsem de Claire'in gözlerinde parlamakta olan şeyin hayra alamet olmadığını biliyordum. " Benden büyük ihtimalle. Ethan'ından kesinlikle. Senden asla. "

" Bu kadar emin olmazdım. " dedi dudağını ısırarak.

Ondan nefret ettiğini söylemiş. dedi Claire zihnimde. Claire'in gözlerindeki bakışın sebebi bu olmalıydı. Bu sözler onu da birkaç defa yaralamıştı. Haykırmış desem daha iyi olur.

Claire-

Kendime engel olamıyorum hem kendimi iyileştirip hem beynimin tasmasını tutamıyorum.

Ölümün yüzüne bakıp tükürdün kimse seni kontrolünü kaybetmekle suçlamaz.

" Üzgünüm. " dedim Sandra'ya kocasının kendine bu kelimeleri haykırdığını bildiğimi açığa vermeden başka bir şey söylemeye cesaret edemedim. Miles gerçekten berbat bir insandı. Hala ama hala kendisiyle evlenmeyi nasıl kabul ettiğini anlamış değildim.

" Sorun değil. " dedi Sandra iç çekerek. " Ben zaten alıştım. "

Claire olduğu ürperdi. Ağızından bir şeyler kaçıracağını düşünüp korktum.

Sessizlik sündü gitti. Nefeslerimi bile sayıyla alır oldum. Ama sonunda Sandra üzerindeki kırılmışlığı attı. Bir silkinmesiyle biraz önce balayından dönmüş gibi bir dış görünüşe kavuştu. Bu hareketi çok iyi biliyordum. Bu onun da ilk defa bir şeyler saklaması değildi.

" Sana-" diye başladım soruma gelecek cevaptan delice korkarak.

Ama Sandra benden hızlı davrandı. " Sorumsuzca şeyler yapmamaya söz verirsen seni bugün odana geri gönderebilirim. " dedi Claire. Claire'in gözleri bana döndü, sanki onu odaya geri kabul edip etmeyeceğimi soruyordu.

" Claire'e bağlı ama tüm bu makineler olmadan-"

" Birkaç tetkik yapacağım. Her şeyin çalışması gerektiği gibi çalışıp çalışmadığından emin olmak için. " Claire korku dolu gözlerle ona baktı. " Merak etme, bir çoğunun seni rahatsız edeceğini sanmıyorum. "

" Bu daracık yerden çıkmak için yapmayacağım çok az şey var."


Ok, hepinizin Ethan'ından nefret ettiğini biliyorum. Kısmi olarak bu crediti kendime alıyorum.  Demek ki inandırıcı bir karakter yazmışım diye bir ego patlamasının içine gömüyorum kendimi. Ama size daha mantıksız bir sorum var: En sevdiğiniz karakteri öğrenebilir miyim? Dünya saçması bir soru olabilir, özellikle de en sevdiği renk bile olmayan benden gelince ama gerçekten karakterlerim hakkında ne düşündüğünüzü de genel olarak merak ediyorum. Yorumlar genellikle Ethan nefreti ve Claire'in saflığına kızmak konusunda olduğu için diğer konular hakkında ne düşündüğünüzü de belirtirseniz sevinirim. 

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن