Bölüm On Sekiz - Cesur ve Güzel

En başından başla
                                    

Alaz'ın çenesi kilitlendi, dişlerini sıktığını fark ettim. Dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra uzun ve sık kirpikleri birbirine yaklaştı. ''Ölmeye çok meraklısın,'' dedi sakin bir şekilde. ''Ve ben, seni öldürmeye bir o kadar meraklı değilim.'' Başını, sol omuzuna doğru eğdi. O sırada Mehsa'nın Bars'a bir kez daha bağırdığını duydum. Bakışlarım sesin geldiği yöne doğru yöneldi ancak hâlâ görüş alanımızda değillerdi. ''Arkadaşların içinse aynı şeyi söyleyemem. Ortada sadece senin canın yok.''

Suratım, çıplak ayakla alev alev yanan ateşe basmışım gibi bir hâl aldığında Alaz'a döndüm. Dudağım seğirdi. Ve anında bir açıklama yapma gereği duydum. ''Onların bir suçu yok.''

''Sence suçlu ya da suçsuzu umursuyor muyum?''

Boğazıma büyük bir yumru oturmuş gibi hissettim. Yutkunmama engel olan bir barikat vardı soluk borumda. Burnumdan içeri, çok da derinlere ulaşamayan bir nefes aldım. ''Bu kadar cani olamazsın.''

Alaz, yarım ağız gülümsedi. ''Bana güvenmiyorsun,'' dedi gayet düz bir ses tonuyla. ''Canilik sınırıma nasıl karar verebiliyorsun?''

Bir kez daha haklıydı. Ne kadar canileşebileceğini bilemezdim. Kurallarını kabul etmediğim müddetçe bundan zarar gören tek kişi ben olmayacaktım, Barın ve Mehsa'da bana yardım ve yataklık etmişlerdi. Ve şimdi Alaz onları ortaya atıyordu.

Çığlık atmak istiyordum. Deli gibi bağırmak ve kimsenin beni bulamayacağı yerlere kaçmak. Evet, istediğim şey kesinlikle bunlardı.

''Pekâlâ, yine de sen bilirsin,'' diyerek kolunu duvardan indirdi. Barın, Mehsa ve Bars'ın olduğu alana doğru gideceğini anladığım an, onu çıplak kolundan tuttum ve alelacele ''Bekle,'' dedim.

Anında adımları durdu, önce kolunu tuttuğum elime baktı ve kaldırdığı tek kaşıyla beraber bana döndü. Dudaklarımı birbirine bastırıp burnumdan içeri derin bir nefes aldım. Barın ve Mehsa'nın hayatını tehlikeye atamazdım. Benim için girdikleri bunca zahmetten sonra onları yüzüstü bırakamazdım.

Bu nedenle hızla, "Kabul," dedim. Nasıl bir yola girdiğimi, kendimi nasıl bir ateşe attığımı bilmiyordum. Ama doğru olanı yaptığımı düşünüyordum.

Suratında çarpık bir gülümseme canlandığında önce kolunu tutan elime, sonra yüzüme baktı. "Kararlılık seviyene hayranım."

"Kendi canım umrumda değil," dedim gayet keskin bir ses tonuyla. "Ama benim yüzümden başkalarına zarar vermene müsaade edemem."

Kafasını ağır ağır salladı. "Akıllıca bir hareket olur."

Üzerimde kurduğu hükümler beni daha fazla boğmadan gözlerimi kapatıp açtım. "Barın ve Mehsa'yı artık serbest bırakabilir misin?"

"Elbette," diye yanıtladı ve kafasıyla arkayı işaret etti. "Benimle gel."

Sözünü ikiletmedim ve o yürümeye başlar başlamaz adımlarımla onu takip ettim. Barın, Mehsa ve Bars'ın olduğu bölüme, kaldığımız evin önüne doğru yürüyordu.

Mehsa'dan-

Karşımdaki uzun boylu, kaliteli iki boncuğu andıran masmavi gözlere sahip adama, ilk defa bu kadar yakından bakıyordum. Birkaç haftadır eğitimde onu keserek kendisinden birazcık hoşlanmış olabilirdim fakat bugünden sonra bu hoşlantının devam edeceğini sanmıyordum. Eh, Efsan'ı sakladığımızı öğrenirlerse bizi yaşatacaklarını da sanmıyordum ya...

"Bana bak, ufaklık," dedi uzun boylu mavi gözlü panter. Evet, panter kelimesi ona çok daha uyuyordu. "Zor kullanmamı istemiyorsan yolumdan çekil."

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin