Kendi aileme dönecek olursam... Anne ve babam eve gidene kadar kavga ettiler. Sonra babam nasıl olduysa öfkesini bastırdı, başka bir markete gitmeyi teklif etti. Annem çoktan küsmüştü ama yine de kabul etti.

Merkezdeki parkın yanından geçerken orada olmak istemediğimi fark ettim. Bensiz de gayet güzel kavga edip birbirlerini yiyebilirlerdi.

"Baba?" diye seslendim şoför koltuğuna yaklaşıp.

"Beni şurada bırakır mısın?Telefonumu evde unutmuşum, gidip hemen markete yanınıza dönerim."

"Tamam..." Muhtemelen kavga etmekten beni unutacaklardı.

Parkın ilerisinde inip ev yönüne doğru koşuyormuş gibi yaptım, araba uzaklaşınca da telefonumu çıkarıp Jungkook'u aradım.

Parka yürürken açmasını bekledim ama asla yanıtlamıyordu. Bu yüzden mesaj bıraktım.

"Merkezdeki parktayım, gel ya da Na Ri'ye her şeyi anlatırım."

Ölümcül tehditler her zaman işe yarar. Bunu biliyordum.

Banklardan birine oturup beklemeye başladım. Jungkook ne zaman gelse, gülse, bana "Geçecek." dese daha iyi hissediyordum. O, karşı konulmaz biriydi.

Ben yaralarımı görmezden gelmem, onları insanların gözüne sokup bana çare bulmalarını ister, şımarabildiğim kadar şımarırım. Jungkook şımarmama izin veren nadir insanlardan biriydi. Ona sahip olmak inanılmaz güzel bir duygu, inanın.

On dakika oradaki salıncaklardan birinde sallandım, çocuklar yeni yapılan spor aletlerinin ilerisindeki pamuk şeker kamyonuna koştuğundan oyun parkı boştu.

Yanımdaki sarı salıncağa oturan erkek bedeni güldü.

"Her zamanki gibi sessiz kalma hakkına sahipsin, ama anlatırsan dinlemek zorundayım."

Gülümsedi, yaralarım biraz olsun dindi. Acısı tamamen gitmedi ama... Kollarını bana sardığında her şeyi düzeltebilecek tek kişi vardı. Biliyordum, o kabul etse her şey bizim için daha iyi olacaktı. İnkar etmeye devam ettikçe canımı yakıyordu bile isteye...

"Babam ve annem..." dedim sallanmaya devam ederken.

"Yine kavga ediyorlar kedi-köpek gibi... Bıktım artık... Çocuk olan ben olmasam kafalarını tokuştururum."

Jungkook kaşlarını çattı.

"Anne babaya öyle söylenmez..."

"Bazen öyle aptal oluyorlar ki... Cidden dayanamıyorum..." diye devam ettim. Daha hızlı sallanmaya başlamıştım.

Jungkook bir şey söylemeden baktı bana ; beni sorgulamaması, yargılamaması onun en sevdiğim özelliğiydi. Çok iyi bir insan değildim, hatta genç bir aptal bile olabilirdim. Yine de o beni herhangi bir kalıba sokmadan seviyordu. Kendime zarar verecek işlere karışsam uyarırdı elbet ; ama diğerleri gibi Yang Yoo Seul böyle yapmamalı zırvalıklarına aldırmazdı.

Gücümü salıncağa verdikten sonra yavaşladım ve Jungkook "Bir şeyler içmek ister misin?" diye sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım.

Düşünceli biriydi Jeon Jungkook, neye ihtiyacınız varsa size onu verirdi. Genç bir bilge sanki, göründüğünden çok şey bilirdi.

Biraz zaman geçmişti ki, telefonu çaldı.

"Na Ri?"

Heh, bir de bu var.Sunya'ya asla Sunya demiyordu Jungkook. Ona bu takma adın anlamını söylediğimde  şok olmuştu, ben seneler önce araştırmış olmasını beklerdim oysa.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin