Flaşbek iz end.

Elimdeki Tekila (bir içki) bardağını kafama diktim. Bar gece ilerledikçe kalabalıklaşıyordu. İçkilerimin biri gidip biri geliyordu ancak hala sarhoş olmamıştım. 

İşaret parmağımı büyük bardağın ağzında gezdirirken omzumda hissettiğim elle kafamı geriye çevirdim. Karşımda siyah, dar ve neredeyse olmayan mini bir elbiseyle davetkar bir şekilde gülümseyen kıza baktım.

“Kriis. Uzun zaman oldu bebeğim, nerelerdeydin?” Omzumu silkeledim.

“Git başımdan Jessica.”

Jessica beni rahat bırakmak yerine ellerini belime dolayıp bana arkadan sarıldı.

“Seni özledim, Kris.” Elleri yavaşça aşağılara doğru kayarken alkolünde verdiği uyuşuklukla kafamı geriye atarak onun omzuna yasladım. Jessica’yla uzun zaman önce tanışmıştık. 

Genelde bu bara geldiysem, işin ucu Jessica’yla yatakta biterdi. Onu sevmiyordum, ya da ondan hoşlanmıyordum. Ancak gözümde bir sürtük de değildi. Sadece bir arkadaştı. Yattığım bir arkadaş. Jessica, başını çevirerek boynuma gömdü. Yavaşça tenimi emiyor ve ısırıyordu. Yavaşça uyuşan beynimle inledim. Karşı koyacak gücüm yoktu. Jessica yetenekli ellerini pantolonumun üzerinde gezdirdi. Üyemi sıktığında iyice tahrik olmuştum. Bana verdiği zevkle gözlerimi yumdum.

“Seni istiyorum Kris. Seni içimde istiyorum.”

İçinde mi? Ben TOP’ın içine hiç girmemiştim ki. Baskın taraf oydu. Yavaş yavaş kendime geldim. Bu TOP değildi. Bana dokunan, beni tahrik eden, bedenimde izler bırakan o değildi. Ne yaptığımın farkına vardığımda gözlerimi açarak, tiksintiyle Jessica’nın ellerini ittim ve ayağa kalktım. Jessica hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle bana bakıyordu. 

“Üzgünüm Jess. Bunu istemiyorum. Bana dokunma. Bundan sonra asla… bana dokunma.”

“Kris?” Elini kolumu yakalamak istercesine bana uzattı. Refleks olarak kolumu geri çektim. O sırada cebimde bir titreşim hissettim. Telefonumu çıkarıp gelen mesajı okumaya başladım.

Kimden: Teletabi

Yaptıklarımı bildiğini biliyorum. Beni gebertmek istediğini de. Düşündüm de…Bunun için seni yormamalıyım bebeğim. Bunu yapmadan önce söylemem gereken birkaç şey var sanırım. Sana ihtiyacım olduğu için yanımda kalman gerektiğini söylemiştim. Yalandı Wufan. Sana hissettiğim şey ihtiyaç değil, bağımlılık. Kokuna bağımlıyım Wufan. Bedenine bağımlıyım. Dudaklarının yumuşaklığına bağımlıyım. Nefesine bağımlıyım. Seninle alakalı her şey beni sana bağlıyor. Belki birazdan cehennemi boylayacak biri için son söz olma niteliği komik ama… Seni seviyorum Wufan.”

***

Nereye gideceğimi bilmiyordum. Mesajı okuduğum an beynim işlemeyi bırakmıştı. TOP… intihar edecekti. Bardan çıkmayla koşmaya başlamıştım. Soğuk hava ciğerlerime işlemişti. O kadar hızlı koşuyordum ki, saçlarım kendinden geçmiş gibi uçuşuyordu. Ara sokaklara saptım. Çıldırıyormuş gibi hissediyordum. Bir an beynime dolan gürültülü müzikle nereye geldiğime baktım. “Alien Bar”. TOP’ın barı. 

Deli gibi etrafıma bakınırken binanın çatı katının korkuluklarının üstüne çıkmış uzun boylu adamı gördüm. Gecenin karanlığına boğulmuş şehri seyrediyordu. Tek bir adım. Sadece tek bir adımla saniyeler içinde ölebilirdi.

“YAH! SENİ GERİZEKALI! ORADA NE BOK YEDİĞİNİ ZANNEDİYORSUN?!”

TOP afallamış bakışlarını aşağı indirerek bana baktı. Beni gördüğünde zaten büyük olan gözleri daha çok açılmıştı.

“ORAYA GELİYORUM! SAKIN APTALCA BİR ŞEY YAPMA!”

Binaya girdiğimde jet hızıyla merdivenleri çıkarak 5. kattaki çatının kapısını sikercesine açtım. Gecenin karanlığı yüzünde düştüğü halde TOP oldukça belirgin bir biçimde üç metre kadar uzağımdaydı. 

Yaklaşık 30 cm olan korkulukların üstünde yüzünü ve vücudunu bana dönmüş bir biçimde duruyordu. Elleri cebindeydi. Siyah saçları, sert rüzgarla uçuşuyordu. Gözlerindeyse acıyla karışık pes etmişlik vardı.

Sinirliydim. Hem de çok. Ona doğru bir adım attım.

“Yapma Wufan. Sakın yaklaşma. Burada olmamalıydın. Cehennemi tek başıma boylamalıydım.”

Olabildiğince ufak adımlar atarak gülümsedim.

“Buraya seni kurtarmaya geldiğimi mi zannediyorsun?

Afallamış bakışlarını görünce devam ettim.

“Buraya seni kendi ellerimle cehenneme yollamak için geldim. Yaşamayı hak etmiyorsun TOP. Pislik herifin tekisin. Bu yüzden kimse seni sevmedi, KİMSE. Hayatın boyunca yalnızdın. Sonunda beni buldun. Sana yardım edebilirdim… Ancak beni kendi ellerinle uzaklaştırdın. Bedelini ödemelisin.”

Cümlemi bitirdiğimde TOP’ın dibine kadar gelmiştim. Bana bakmıyordu, bakışları yerdeydi.Gözyaşları beyaz teninden yavaşça süzülüyordu. Ellerimle yakalarını kavrayıp, onun bu dikkat dağınıklığından faydalanarak kendime çektim. Onu kurtarmıştım ancak dengemi kaybettiğimden yere düşmüştük. TOP, çatının soğuk zeminine düşmüştü. Bende onun üstüne. Tamamen üzerine düşmemek için ellerimi onun başının iki yanına koymak zorunda kalmıştım. Her şey birkaç saniye içinde olmuştu. Eğer az önce intihar etmeye kalkışıyor olmasaydı çok erotik bir sahne olabilirdi.

“Diyebileceğimi gerçekten düşündün mü?” TOP’ın hıçkırıkları birden kesildi.

“Ne?”

“Gerçekten gerizekalının tekisin Seung hyun-ah. Buraya tabiî ki de seni kurtarmak için geldim. Seni kendi ellerimle cehenneme yollayacak olsam bende peşinden gelirdim. Yaşamayı pek çok insandan daha fazla hak ediyorsun. –kafamı yana eğip yüzünü süzdüm- Böyle bir güzelliğin ölmesi yazık olur. Pislik bir herif olmana lafım yok, öylesin. Ancak bende pisliğin tekiyim, bu bir sorun değil. Kimse seni sevmese bile, kimsenin seni sevmesine ihtiyacın yok. Ben olduğum sürece… kimsenin.” Kısa bir an durakladım. Tek elimi kaldırıp TOP’ın çenesini tuttum ve yavaşça yüzüne yaklaştım.

“Şimdiye kadar yalnızdın…Ancak bundan sonra asla olmayacaksın. Çünkü beni buldun bebeğim.” Kısık sesle güldüm.

TOP ağzı yarı açık bir şekilde olanları anlamaya çalışıyordu.

“Ve evet, bedelini ödeyeceksin. Ancak ölerek değil.”

Cümlemi bitirdikten sonra uzun zamandır uzak kaldığım dudaklara yapıştım. Özlemle dolgun dudakları emerken TOP şaşkınlıktan donakalmıştı. Dudaklarını zorla da olsa aralayıp dilimi sıcak ağzına soktuğumda gözlerini kapatıp, ellerini saçlarıma geçirerek karşılık vermeye başlamıştı. Dakikalar süren tutkulu öpüşmemizden sonra nefessiz kalarak yavaşça geri çekildi.

“Bedeli…nasıl ödeyeceğim?”

Şüpheli bakışlarını gözlerime kaldırdı. Piç gibi güldüm. Havada olan elimi TOP’ın kalçasına indirdim ve onu kavrayarak sıktım. TOP aniden irkilerek gözlerini kocaman açtı. Tekrar güldüm.

“Sanırım deliğin bakireliğini kaybedecek bebeğim.”

Eveet, o Jessica tahmin ettiğiniz Jessica. Ve evet, bir daha ki bölümde smut vaar.

The DevilOù les histoires vivent. Découvrez maintenant