BÖLÜM 9

3.1K 153 9
                                    

KRIS

Aralık kapıdan Kai'ın endişeli surat ifadesine baktım. Minho'yu bu yüzden öldürmüşlerdi. Ama O ve Sehun. Tanrım. Ne sikilesi bir ironi. Hepimizi ayakta uyutmuşlardı. Derin bir nefes aldım.
" Lütfen TOP, yalvarırım. Bana sadece birkaç gün ver, parayı tamamlayacağım. " 
Onu ilk defa bu kadar çaresiz görüyordum. TOP sinirlenmişti. Ellerini masaya vurarak ayağa kalktı
. " KAPAT ÇENENİ KAİ. Sana yeterince zaman tanıdım- " 
TOP cümlesini tamamlayamamıştı. Odada 'tak' diye bir ses yankılandı. Kai, dizlerinin üstüne çökmüştü. Aman tanrım. Bugün sayamayacağım kadar şok geçirmiştim. İlkokul arkadaşım olan Kai'ı yaklaşık on yıldır tanıyordum. Ancak şimdiye kadar ne kimseye yalvarmış, ne de diz çökmüştü. TOP'ın surat ifadesinde en ufak yumuşama denilecek bir tepki olmamıştı. Böyle şeylere alışkın olmalıydı.
" Çık dışarı. "
Kai kıpırdamadı. TOP dışarıda ki adamlara seslendi. Iki adam içeriye girdi. Birisi Kai'ın kolunu tuttu. Kai ayağa kalkarak adamın elini tuttu ve çevirip bıraktı. 
" Kendim giderim. " Kafasını kaldırıp çıkmadan önce TOP'a baktı.
" Lanet olsun, beni neden hemen öldürmüyorsun? " 
TOP masasındaki dosyalardan kafasını kaldırmadan gülümsedi. Daha sonra Kai'a baktı. 
" Gerçekten bu kadar kolay olacağını mı düşünüyorsun Kai-ah?"
Kai ifadesiz bakışlarını bir süre sonra indirip gitti. Olanları sindirmeye çalışırken TOP söylendi.
" Çık dolabımdan Harry Potter. Sonsuza dek orada mı kalacaksın? "
Kapıyı aralayarak dışarıya çıktım. TOP kafasını önünde ki dosyalara gömmüştü. Masaya yaklaştım.
" TOP? " Kafasını kaldırmadan cevapladı. " Efendim bebeğim? "
Bana bakmasını bekledim. Bakmayacaktı. Yanına gidip sağ elimi koltuğuna koydum ve kendime doğru çevirdim. 
" Beni dinle TOP Kai'a dokunma. "
Şehvetli bakışlarını dudaklarımdan gözlerime doğru kaldırırken gülümsedi. Devam ettim.
" Onun kılına bile zarar gelirse bir daha asla yüzümü göremezsin. " Hafifçe güldü. " Benden kaçabileceğini mi düşünüyorsun? " Gülümsedim. Kendimi hafifçe yukarıya kaldırdım ve bacaklarımı iki yana ayırarak kucağına yerleştim. Erkekliğine sürtünmeye özen göstermiştim. Sol elimle gömleğinin yakasını tutup kendime çektim. Kendinden geçip, gözlerini kapatmıştı. Sağ elimi sırtından kalçalarına doğru indirdim. Ulaşmak istediğim şeye ulaşınca onu tutup belinden çektim. Kendimi biraz geriye çekince gözlerini açtı ve ne yaptığıma baktı. Elimde ki silahı görünce kaşlarını kaldırdı.
" Cehenneme gidecek olsam beni yakalayabilir misin? "
Silahı kafama dayayıp gülümsediğim de gözleri endişeyle açıldı. Ani bir hareketle silahı elimden almak için yeltendi. Geriye çekildim.
" Dünyada ki tek silah senin değil. Eğer ona dokunursan bunu yaparım TOP. Emin ol. Kaybedecek hiç bir şeyim yok. " TOP öylece bakakaldı. Silahı aldığım gibi beline soktum ve onu orada kalkmış bir penis ve şaşırmış bir suratla bırakıp çıktım.

SEHUN 

Luhan birkaç adımda yanıma geldi. Onunla konuşmak istemiyordum. Ne söyleyeceği sikimde bile değildi. Nedense Jongin'e inanmıştım. Ona güveniyordum. Eğer Luhan bunu hak edecek bir şey yapmışsa onu asla affetmezdim. Kimse Jongin'i incitemezdi.
" Sehun? " Gözlerine baktım.
" Neler olduğunu sana kısaca anlatacağım. Ne olur beni hemen yargılama. " Kaşlarımı çattım. " Sehun...ben.. Seni seviyorum. " Ne? Lanet olsun.
" Luhan..ben.." Sözümü kesti. " Çok uzun bir süredir. Ve ben Jongin'le olan ilişkini de biliyorum. Onunla konuştum. Seni… Bırakmasını söyledim. Seni seviyorum Sehun, sen bana aitsin. " 
Konuşurken yanıma geldi ve ellerini yanaklarıma koyup yüzümü avucunun içine aldı. Yüzünü yavaşça yaklaştırdı. Gözüm bir anlığına bana yaklaşan dudaklara takıldı. Bunu istemiyordum. Kısılmış gözlerimi açarak iki elimi Luhan'ın göğsüne koyup onu ittirdim. Hayal kırıklığı dolu gözlerle bana bakıyordu.
" Luhan, üzgünüm ancak ben bunu istemiyorum. " Saniyeler içinde gözleri öfke ve hırsla dolmuştu
. " O piç yüzünden değil mi!? O SANA LANET SIKIM KADAR DEĞER VERMİYOR! SENİ SEVEBİLECEĞİNİ Mİ DÜŞÜNÜYORSUN? O SANA ASLA-" Benden yediği yumrukla birkaç adım geriye gitti. Yüzünü bana kaldırdığında sinirden kızarmış olduğunu gördüm. Gözleri de hafifçe dolmuştu.
" Siktir git Luhan, benim ne yaşadığım seni ilgilendirmez. " Arkamı dönüp yürümeye başladım. Nereye gideceğime karar vermeye çalıştım. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Jongin'e gitmeliydim.

Otobüs kalktığında tekli koltuklardan birine oturup etrafı seyretmeye başladım. Olayların üstünde düşünmekten nefret ederdim. Ancak durumum akışına bırakılacak durumda değildi. Luhan, şimdiye kadar benim için hep hyungtu. Ona hiç farklı bir gözle bakmamıştım. Bakmayı da düşünmemiştim. Ancak şimdi karşıma çıkmış beni sevdiğini söylüyordu. Aslında ona bir şans verebilirdim. Ama istemedim. İçimde bir şeylerin bunu kabul edemeyeceğini hissettim. Luhan'ın söylediklerini düşündüm. Gerçekten Jongin piçi yüzünden miydi? Ben tüm hücrelerimle nefret etmem gereken kişinin beni sevebileceğini mi umut etmiştim, saçmalama Oh Sehun. Kapat çeneni. Ama Luhan bunu yüzüme vurduğunda sinirlenmiştim. Ah lanet olsun. 
" Ah Durun! " Şoför küfrederek kapıyı açtığında ayağa kalktım. Durağı kaçırmak üzereydim.
" Kafanı topla seni serseri! Kaç kez inecek var mı diye sordum. " Sinirli gözlerle ona baktım. " Bu senin işin, yaşlı moruk. " Arkamdan sessiz bir şekilde küfretmeye devam ederken indim. Ellerim ceplerimde eve doğru yöneldim. Ne bok yiyeceğimi düşünmek hiçbir boka yaramıyordu. Aniden evin kapısında durdum. Lanet aşk üçgenine benzer şey hakkında düşünürken para olayını tamamen unutmuştum. Ben Jongin'in parasını Luhan için çalmıştım ve o bunu biliyordu. Siktir. Bunu nasıl unutabilmiştim. Gitmek için geri döndüğümde arkamdan kapının açıldığını duydum. Bir anda belimde Jongin'in ellerini hissettim. Sıkıca sarılıp başını boynuma gömdü. 
" Benden korkma Sehun. En azından… şimdilik. "
Gergin bir şekilde yutkundum. 
" Neden? " 
" Benden aldığın para umurumda bile değil. İstediğin kadar alabilirsin. Ancak bu işin sonu kardeşime dokunacak olursa benden korkmalısın bebeğim. " 
Nefesini boynuma doğru verip köprücük kemiğime ıslak bir öpücük kondurdu. Bu durumda Soo'yu korursam her şey hallolurdu. Rahatlayarak arkamı dönüp dudaklarına bir öpücük kondurdum. " Kabul. " gülümsedi. Elimi tutarak beni eve sürükledi.
" Çok açım Hunnie. " Gözlerimi kıstım. İçeriye girdikten sonra belini tutum ve burnumu burnuna sürttüm. " Sanırım bunu halledebilirim. "

TAEMIN

Kaçmak için fazla seçeneğim kalmamıştı. Er ya da geç yakalanacaktım. Şimdilik Kai benimle uğraşmak istemiyor gibi duruyordu. Ya da ortalığın bu kadar karışık olmasından dolayı beni tamamen unutmuştu. Ama bir süre sonra ortalık durulacaktı. O zaman Kai adamlarını üzerime salacaktı. O bunu yapmadan benim almam gereken bir şey vardı. İntikam... Bunun için çabalamaya başlamıştım bile. Mükemmel bir planım ve kimsenin aklına gelmeyecek bir yardımcım vardı.

The DevilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin