Bunu unutma ihtimalin yok değil mi?

Bahsetmezsen, bahsetmem. Dedi basitçe. Daha fazla kızardım.

"Tom, nedime elbisesi bulabildin mi? " diye sordum düşüncelerimi bir süreliğine Ethan'dan uzaklaştırmaya çalışırken. Tom kızarırken Ethan ve Teresa güldü.

"Hangisi sormanı söyledi bunu sana?" dedi oflayarak telefonunu bana uzatırken. Gerçekten de altın rengi saten bir elbisenin içerisinde bir fotoğrafı vardı. Sandra'nın yanında zorla çekildiği belli olsa da ikisi de gülüyordu. Ethan ve Teresa haykırmaya devam ettiler.

O şampanya rengi. Diye yorum yaptı Ethan. Hala gülmeye devam ediyordu.

"Bence yakışmış. " dedim telefonu ona geri uzatırken. Bir an şaşkınlığa uğrasa da hiç bozuntuya vermeden kendini beğenmiş bir gülümsemeyle teşekkür etti.

Ethan

"Buna neden razı oldun ki?" diye sordum Tom şampanya rengi takımının içinde beni bekliyordu.

"Bana bunu bir daha sorarsan kavga edeceğiz. " diye cevapladı ben kravatımla uğraşırken. En sonunda onsuz daha iyi olduğuma karar verip bir köşeye fırlattım.

"Yani, kendine işkence ediyorsun boşu boşuna. " dedim omuz silkerken. Tom arkasını döndü. Gerçi Miles'ı sinir ettiği için bu fikirden hoşlanıyordum. "Neden erken gidiyoruz? Bir daha açıklar mısın?" dedim Miles'ın yüzü aklıma gelince.

"Benim erken gitmem gerekiyor sen de harika bir arkadaş olduğun için bana eşlik etmeyi kabul ettin. " Gözlerimi devirdim. Seremoni akşamüstüydü, Tess ve Claire bizimle orada buluşacaklardı. Tom üzerine atlayacak nedimeler için bir sinek kovucu olarak beni kullanmayı planlıyordu. Aşırı feministti. Ama bir şeilde beni ikna etmeyi başarmıştı. "Kravatın nerede?"

"Çok sıcak, sahil daha da sıcaktır."

"Doğru. Sana söylemeyi unuttum. İki gündür olan fırtınalar yüzünden düğünü taşıdılar. Tiyatroda yapacaklar. Ethan! O kadar suratını asma, Miles'la halka ait olan yerleri paylaşmama şansın yok. "

Giyinme odasından kravatımı geri almak için arkamı döndüm. "Bana bunun içinde biraz bile olsa art niyet olmadığını söyleyemezsin. "

"Siz ikiniz ne tür bir oyunun içine hapsettiyseniz kendinizi, adam düğün mekanını bile sana inat olsun diye seçiyor. " Odaya tekrar döndüğümde sorgulayıcı gözleriyle karşılaşacağımı biliyordum. Biraz oyalandım. Konuşmanın ilerlemesi için. "Dostum, onlara neden çatı katını kullanamayacakları için ne bahaneler ürettiğimi duysan tiyatroya sen de razı olurdun."

Claire ve Teresa'nın yukarıya taşındıklarını kimseye söylememiştik. Bildirme mecburiyetine girmemiştik. Sandra biliyordu, ama Tom'a nasıl hastalıklı bir sadakati varsa görünüşe göre akşam evlenmek üzere olduğu kişiye bunu söylememişti.

Tom'un bağırıp çağırmasını, sarhoş olmasını, bir yerleri yıkmasını istedim. Ona bakarken, kendine hakim hiçbir sorun yokmuş gibi rahat omuzlarına bakarken, bir tepki vermesini istedim. Üzerindeki o toplu, soğuk eleganlığı söküp atmak istiyordum. Yıllarca Teresa'nın bu haline katlanmışken, şimdi Tom'un gözlerinin arkasındaki pişmanlığı yok saymasına dayanamıyordum.

Sadece elini cebine soktu, ben kravatımı boynuma geçirirken sakince izledi.

Bir gün kırılacaktı, biliyorum. Benim üzerimdeki çatlaklar en başında bu zırhın beni sarması için çok fazlaydı ama Teresa'da görmüştüm. Bir kırılma noktası vardı.

"Hadi, gidelim." dedim arkadaşıma bakarken.

"Park edecek bir yer bulur bulmaz geleceğim. " dedi Teresa telefonun diğer ucundan. "Tom'un güçlerinin nasıl bir nimet olduğunu hatırlamamı sağlıyor böyle şeyler. " dedi tatlı bir küfür savurduktan sonra.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now