Ama ben Baek So Hye'nin kızı değildim. Onun kızı olduğumu hissetmeyi bırakalı yıllar olmuştu. Aramızdaki şey biyolojik bir bağdan daha fazlası değildi.

"Haklısın." dedim sadece.

Saat dört buçukta, salon tıka basa doldu. Bir sürü anne vardı ; bir sürü, eşinin mesleğini, çocuklarını ve hangi zavallı hayvanın derisi olduğunu umursamadan orijinal olduğunu kanıtlamaya çalışarak giydiği kürkü yarıştıran süslü, orta yaşta kadın vardı. Hepsinin anne olması, çocuk yetiştirdiğini sanması ne kadar acıydı.

Bir süre okulla ve sponsorlarla ilgili reklamlar izletildi. Sahnenin arka fonuna yansıtılan saçma sapan bir sürü zırvalık vardı.

Sonunda, daha büyük saçmalığa başladılar. Yılın Annesi ödülüne aday olan annelerin tanıtım filmleri gösterildi. Anneme sıra geldiğinde, dikkatle izledim. Annem, benim annem olmaktan çok uzaktı izlediğim şeyde. Üç dakikalık videoda annem ve Ji Soo'nun gittiği yerleri, beraber projelerde yer aldıkları fotoğrafları eğlenceli bir sözsüz şarkı eşliğinde yansıtılıyordu. Annem bir fotoğrafta Ji Won'un basketbol maçlarında tribünde ona destek oluyordu, bir diğer fotoğrafta Ji Soo'yla yemek yapıyordu. Güzel ve mutlu bir aile tablosu vardı karşımda. Ben yoktum. Ben, bu ailenin herhangi bir yerine dahil olamazdım.

Boğazıma takılan şey annemin anne olabildiğini gösterme çabasıydı. Ablam öldüğünde bana sahip çıksaydı daha çok anne olabilirdi. Tüm bunları reddedip böyle bir hayat sürmesi, gücüme gitti.

Diğer annelerin de benzer videoları vardı ; buna rağmen en çok alkışı alan annem oldu.

Sırasıyla adaylar çıkıp konuşma yaptı.

Kimseninkini dinlemedim. Annem sahneye çıkıp konuşma yapmadan önce yanıma geldi. İki elini omuzlarıma yerleştirdi, beni kenara doğru çekti.

"Tatlım, biliyorsun. Eğer ben seçilirsem senden de bir şeyler söylemeni isteyecekler. Düzgün bir telaffuzla adını, soyadını, yaşını söyledikten sonra benimle olan duygularını..." Bu noktada sahte bir duygusallaşma duraksaması yaptı.

"...birlikte yaptığımız şeyleri söyleyebilirsin. Sana güveniyorum."

"Tamam." dedim, basitçe.

"Dediğini yapacağım anne."

Annem son bir kez yardımcısının uzattığı el aynasına bakarak makyajını kontrol etti, o ana kadar ona öfkeli değildim. Konuşması sırasında sinirlendiğimi hissetmiştim.

Baek So Hye, anons edildiğinde sahneye çıktı. Beyaz, kenarları dantelli sade bir elbise giyiyordu, ayakkabıları az önce bir arkadaşına anlattığına göre özel bir parçaydı ; İtalya tatilinde almıştı. Beyaz gerdanını süsleyen muhtemelen gerçek inci bir kolyesi vardı, sol bileğinde de gümüş rengi ince bir bileklik. Uzaktan bakıldığında asil bir kadın gibi görünüyordu.

Kürsünün arkasına geçip mikrofonu ayarlamadan önce, arkadan topuz yaptığı koyu kahverengi saçlarının öndeki bir tutamını kulağının gerisine sıkıştırdı.

"2016 öğretim yılının okul aile birliği toplantısı ve ödül törenine, hepiniz hoş geldiniz."

Salonda bir alkış başladı, annemi sevdiklerini fark ettim. Onu, beğeniyorlardı. Minik bir tebessümden sonra devam etti annem.

"Öncelikle beni bu onurlu ödüle aday olarak gösterdiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Ben, bir işletmeci, bir anne ve bir eş olarak elimden gelenin en iyisini yapmaya özen gösterdim. Her zaman başarılı bir iş kadını olmaktan önce, iyi bir anne olmayı hedefledim. Çünkü biliyorum ki işini iyi yapmak için önce evinde huzurlu olmak gerekir. Evlatlarımın mutluluğu, yüzlerindeki tebessüm kesinlikle her şeyden önce gelir. Anne olmak, dünyanın en kutlu mesleğidir aslında. Maaş almazsınız ama kalpleri kazanırsınız."

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin