cennet'e ramak kala

924 131 98
                                    

❝sen mükemmeldin,ben ise acınacak halde biz mükemmeldik❞

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❝sen mükemmeldin,
ben ise acınacak halde 
biz mükemmeldik❞

✧*。

"oldum olası bir şeylere başlarken hep gerilmişimdir ーah, her neyse başlayayım gitsin işte, bu çok klişe bir giriş ama ben kim taehyung.

italya'ya yaptığım son yolculuğumda kalbimin kilidini istemeden açtım ve orada yaşadıklarımı içimde asla tutamıyorum. bu yüzden gecenin bu saatinde boş bir kasedi dolduruyorum. saat üç'ü elli altı geçiyor.

kalbim ーkalbim tabii ya, o en ufak şeyde kanatlanan ufak yüreğim tanık olduğu güçlü bir aşkla sarsıldı.

başta her şey normaldi. verona'da retro bir pansiyon ayarladım kendime ve koca bavulumla birlikte odama yerleştim.

fotoğraf makinem ve ben verona'nın çiçekli sokaklarını turladık, kedileri besledik ve dondurma yedik. hava öylesine güzeldi ki asla yeni aldığım gömleğimi terleyerek mahvetmedim. annem görseydi benimle gurur duyardı.

italyan yemeklerini tattım ve amatör bir ressam ile tanıştım. kolumun altında ondan satın almış olduğum tablo ile gezerken bir dükkan çekti dikkatimi, tabelasında 'cennet'e ramak kala' yazan. burası minik, sarı panjurlu bir çiçek dükkanıydı. önü nahif çiçeklerle doluydu. her şey çok güzeldi ama camlarındaki yazılar korkunçtu.

ne kadar kaba olduklarını hatırladıkça büyük bir öfke duyuyorum içimde.

sprey boyalarla yazılan yazılar tam anlamıyla şöyleydi 'somurtkan ibne min, asla cennet'e gidemeyecek'

kendimi dükkanın önündeki bir orkideyi kucaklarken buldum. içeri girmeliydim. kapıyı ittirdim ve minik bir çan tüm dükkanı doldurdu.

yaklaşık on dakika boyunca boş tezgahın ardında bekledim. birinin gelmesi için bakındım ama bekleyişim boşa çıktı. dükkanda ne bir ses ne de bir soluk vardı. sonunda seslenmeyi denedim.

'merhaba, lütfen tezgaha bakabilir misiniz?'

dilimin döndüğünce italyanca konuşup sol ayağımın üzerine ağırlığımı verdim. birkaç dakikaya varmadan ayak seslerini işittim ve ardından kahve rengi saçlarıyla ufak tefek bir adam geldi karşıma. yüzüme bakmadı hiç ya da kafasını kaldırmadı. bana değmemeye özen göstererek orkideyi aldı ve etrafına kurdeleyi bağladı.

adamın yüzünü izledim. yazının neden öyle dediğini ortadaydı. bu adam müşterisine asla gülümsememişti. başta bunu çok kaba buldum sonra orkidemi de alıp dükkandan çıktım.

bay min, küçük çiçek dükkanının sahibiydi. müşterilerine gülmez, meslektaşlarıyla konuşmaz, kendisine atılan taşlara tepki göstermezdi. verona'da kaldığım sürece karşıdaki kafeye gidip onu izledim.

formidable | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin