DOSYA 5

632 39 1
                                    

Odun işi bittiğinde kendimi ağacın altında uzanmış bir halde buldum. Kollarım kopacak gibiydi ve akşam olmak üzereydi.

Newt başka bir işin olmadığını ve dinlenebileceğimi söylemişti. Bu hayatımda duyabileceğim en güzel cümleydi. Hele ki o odunlardan sonra.

Hafifçe esen rüzgar ile güneşin duvarlar arasında kayboluşunu izledim. Bizim için gece ve gündüz duvarlardan başlıyordu. Bu yüzden günler çok kısaydı. Açıkçası güneşin batışını görmek için canımı verirdim.

Etrafı izlerken kafamda da hayaller kuruyordum. Daha sonra güneş kaybolunca aklıma kapıların kapanacak olması geldi. Minho ve diğer koşuculardan gelecek yeni haberleri merak ediyordum. Benim görevim olmasa da onları buradan çıkarmak istiyorum.

Derken Minho ve diğerleri kapılarda göründüler. Iceri girmelerinden sonra Newt ile birlikte ağaçların arasında kayboldular. Orada ne olduğunu hala anlamıyorum. Öğrenmeli miyim? Bence Evet.

Ağacın altında oturur pozisyona geçtim. Sonra ayağa kalkıp gittikleri yere doğru koştum ancak tam ağaçların önüne geldiğim sıra bir şey durmamı sağladı. Kapılar... Kapanmamıştı. O yüksek sesi duymamıştık ve diğerleri de bunu anlamış olmali ki hepsi oraya koştular. Ben de yönümü değiştirip karşıdaki kapıya gittim.

Eline mızrak almış birkaç kişi vardı. Mızrakları kapıya doğru tutuyorlardı. Tam nedenini soracakken yüksek bir kükreme sesi geldi. Izdırapveren...

"Sanırım sıçtık."

Herkes bunu söylüyordu. En çok da Gally. Hayatımda ilk defa duyduğum küfürler savuruyordu. Bir süre sonra durdu ve bana döndü.

"Çaylak git ve Newt'leri buraya çağır!"

Neydim ben postacı falan mi?

Her zamanki gibi susup ormana doğru koştum. Koşmam sırasında da sırayla herkesin ismini sayıyordum.

"Newt! Thomas! Minho! Ben!"

Ben ormana doğru ilerlerken hepsi telaş içinde ağaçların arasından çıkmışlardı. Teresa da Tava ile birlikte yandaki kulübeden çıktı. Elim ile kapıyı işaret etmemle Izdırapverenin bağırması bir olmuştu.

Thomas ekipman almak için Minho ile Çiftlik evinin yanındaki eve koştu. Ben ve Newt de benimle birlikte kapıya doğru geldiler. Teresa ise o sırada kolumdan tutup beni sorguya çekti.

"Aby neler oluyor?"

"Kapının kapanması gerekiyordu ama gördüğün üzere."

"Bu doğru değil." Bir anda sessiz konuşmaya başlamıştı.

"Bayan Paige neden böyle bir şey yapsın ki?"

"Bilmiyorum Teresa. Bilsem ben de söylerim."

"Oh?"

"Ne oldu?"

"Izdırapverenler mi geliyor?"

"Öyle görünüyor herkes sıçtık deyip duruyor. Neden noldu ki?"

"Şimdi anlıyorum..."

Bir anda dönüp Teresa'yı sarsmaya başladım.

"Neyi anlıyorsun!"

O da telaşla ve endişe ile cevap vermeye çalışıyordu.

"O-onlar bağışık ba-ba..."

"Teresa! Sakin ol!"

"Aby onlar b-bağışık olmayanları öl-öldürecekler."

O anda olduğum yerde kaldım. Görevim şu anda başlıyordu. Ben ızdırapverenlere yardım etmeliydim. Yani görevim buydu. Hayır! Hayır Hayır olamaz!

Aklımdan konuştuğum sıra yere çömelip yere vurduğumu bile fark edememiştim. Teresa'nın beni sarsmasıyla kendime geldim.

"Yürü hadi kalk Aby!"

Hafifçe inleyerek ayağa kalktım. Birlikte kapıya doğru koşarken kocaman bir ızdırapveren Kayran'a doğru atladı. Herkes korku ile ona saldırırken ben olduğum yere çakılmıştım. Olaylar öylece gözümün önünde gerçekleşirken Gally yanıma geldi.

"Çaylak kendine gel! Orda öyle durmasana!"

"B-ben ne yapacağımı bilmiyorum."

"Sadece öldür! Öldür gitsin"

Öldüreyim mi? Kimi?!

/Bu bölüm kısa oldu biliyorum ama diğer bölüm üzerinde çalışıyorum ve o sırada kısa da olsa birşeyler yazayım dedim. Umarım beğenmişsinizdir. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın<3\

LABİRENT|İSYAN [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now