'' Sessiz olun ve eğilin.''

Jason'ın komutuyla birlikte anında yere diz çöktük. Nefesimi kontrol altına alıp sessizce yerimde durmaya başlayınca iki kişinin konuşmayla karışık gülücük sesleri doldurdu kulaklarımı. Sesler çok yakından geliyordu. Göz ucuyla onları görebilmek için kafamı biraz kaldırdım ve hedefime ulaştım. Sırtlarında birer otomatik tüfek bulunduran iki kişi, asfalt yolun hemen kenarında yer alan sokak lambasının altında durmuş konuşuyordu. Sırtları bize dönük olduğu için geldiğimizden habersizlerdi. Ormandan sessizce çıkabilirsek onları kolayca alaşağı ederdik ama etrafta başkaları da olabilirdi. Yine de burada durup beklemek akıllıca değildi.

''Başkaları da var mıdır?'' diye sordu Mike sessizce.

''Başka ses duymuyorum,'' diye cevap verdi Jason yavaşça.

''Ne yapacağız?''

'' Sırtları bize dönük, yani avantajlı taraf biziz, onları etkisiz hale getirip ormana saklamalıyız,'' dedi Rex.

''Susturucumuz var,'' dedim yavaşça.

''Hayır, etraf çok sessiz, susturucunun havada bomba etkisi yaratır,'' dedi Rex.

Demek güç kullanmak zorundaydık.

Peki.

Hiç düşünmeden '' Tamam, soldaki benim,'' dedim ve Rex'in itiraz etmesine müsaade etmeden ağaçların arkasına gizlenerek yavaşça ilerlemeye başladım. Eğilerek yürümek zordu ama beni fark etmelerini istemiyordum.

Birkaç adım sonra sol tarafta ayakta duran adamın tam arkasında yer almıştım. Sağıma doğru kısa bir bakış attığımda Jason'ın diğer adamın arkasında olduğunu gördüm. Jason bana doğru döndü ve elini kaldırıp üçten geriye sayarken derin bir nefes aldım ve Jason'ın bir işaretiyle ayağa kalkıp bir kolumu önümde duran adamın boğazına dolayıp bir elimi de ağzına bastırdım ve adamı sokak lambasının ışığından geriye doğru çektim. Adam irkildi ve debelenmeye başladı. Bu debelenme yüzünden geriye doğru savruldum ama arkamda duran Rex sırtımı kavradı ve düşüşümüzü engelledi.

Adam debelenmeye devam ederken boynuna doladığım kolumu daha da sıktım. Bir dakika içinde debelenmeyi bıraktı ve sonunda bayıldı. Rex, adamı ormanın karanlığına doğru çekmeme yardım ederken Jason'da kendi bayılttığı ya da öldürdüğü bilemiyorum, adamı ormana doğru sürüklüyordu.

Biz adamlarla uğraşırken Mike'da etrafı kolaçan ediyordu. Kafamı kaldırıp etrafa baktım. Kimsenin olmaması büyük bir şanstı doğrusu. Burası Karanlık vadiye giden bir yoldu ve sadece iki korumayla çevrelenmiş olması enteresan bir durumdu. Tabii biz henüz diğerlerinin nöbet tuttuğu bölüme varmamış da olabilirdik. Daha ikinci ormana yeni ayak basacaktık.

Herkes toplanınca '' Tamam mı?'' diye sordum. Herkes onaylayınca sokak lambalarından uzak durarak ikinci ormana ilerlemeye başladım.

İkinci ormana girdiğimizde ister istemez ürperdim. Burası ay ışığından pek nasibini almamış, etraf daha da çok kasvete ve karanlığa bulanmıştı. Rex gelip elime dokununca memnuniyetle parmaklarını kavradım ve ilerlemeye devam ettim. Normalde karanlıktan korkan biri değildim ama kaçırılıp karanlık bir hücrede günlerce tutulunca her şey değişmişti. Artık uyurken lamları söndürmüyor, banyomun bile ışığını açık bırakıyordum.

Bir süre yürüdükten sonra ileride parlayan ışıklar çekti dikkatimi.

'' Sanırım karanlık vadiye geldik,'' diye fısıldadı Jason.

Işıklar biz ilerledikçe daha da büyüyor ve evlerin yapısı yavaş yavaş belirginleşiyordu. Sabırsız geçen dakikaların sonunda Karanlık vadiyi rahatça görebileceğimiz bir yere geldik ve yerimizde durduk. Gözlerimi biraz ileride yer alan ve sokak lambalarıyla çevrelenmiş beş altı katlı binaya diktim. Bu bina diğer gördüğüm terk edilmiş binalardan çok daha farklıydı. Öncelikle pencere korkulukları şekilli, pervazları ise işlemeliydi. Gözlerimi kısıp pervazların üzerindeki işlemeleri daha rahat görmeye çalıştım ama sokak lambalarının kısıtlı ışığı buna izin vermiyordu. Sonra kafamı yukarı doğru, binanın en üst katına diktim ve sonunda binanın çatısına yerleştirilmiş iki kartal heykelini fark edince ister istemez gerildim. Sanki gotik bir filmin içindeydik ve bu bina da olayların başlayacağı yerdi.

KUKLA: Y.A.K   ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin