BÖLÜM 25

2.4K 244 7
                                    


İyi miyim demişti?

Yalancı.

Jason'ın yarı kapalı gözlerine bakarken düşündüğüm tek şey buydu. İyi değildi ama hastaneye gitmek de istemiyordu. Tamam, hastane işi çok riskliydi ama o gizli bir ajandı ve onu kimse tanımıyordu. Yani, onu hastanenin önüne bırakıp gidebilirdik. Bunun kulağa ne kadar bencilce geldiğini biliyorum ama dediğim gibi o bir gizli ajandı. Kurtulma şansı vardı ama şuan, çok kan kaybetmişken yani, pekte şansı varmış gibi gözükmüyordu. Kolunu baştan aşağıya kaplayan kandan anladığım kadarıyla yarası çok büyük olmalıydı.

Derin bir iç çekip önüme döndüm ve yolu izlemeye devam ettim. Bize çarpan arabayı bırakıp yerine başka bir araba alalı, şey yani çalalı bir saatten fazla olmuştu. Onu çaldığımız zaman ki çalmak kelimesinden nefret ediyordum, hala gecekondu mahallesindeydik ve etrafta iki üç çocuktan başta kimse yoktu. Bu sayede arabayı çalmak kolay olmuştu ve her ne kadar bu yaptığımız yüzünden kendimi kötü hissetsem de, o arabadan kurtulduktan sonra fazlasıyla rahatlamıştım. Ucuz bir arabaydı, pek bir özelliği yoktu ama hiç değilse camları gayet sağlamdı ve bakmak zorunda kalacağım kurşun izleri yoktu.

Kanlı koltukları da unutmamak gerek.

O aracı çaldıktan yarım saat sonra da ondan kurtulmuştuk, çünkü çalıntı bir araçla uzun süre yolculuk edemezdik. Eninde sonunda bir yerde yakalanır, yakalanmasak bile kamera kayıtları yüzünden bir şekilde bulunurduk. Neyse ki Jason akıllıydı, yolda giderken birini aramış ve araca ihtiyacı olduğunu söylemişti. Sonra da Rex'e aracın bırakılacağı yeri tarif etmişti. Onun talimatları doğrultusunda şehrin biraz dışında yer alan ormanlık yola kadar gitmiştik. Hedefe ulaşana dek her an biri bizi durduracak ve bu araba çalıntı diyecek diye kaç kez tedirgin olduğumu hatırlamıyordum bile. Neyse ki öyle bir şey olmadı. Ormanlık alana sorunsuz girdik.

Beyaz bir Sedan bizi orada bekliyordu. Sonuç olarak çalıntı aracı orada bırakmış ve yolumuza devam etmiştik. Ayrıca bu sefer çaldığımız aracı da yakmamıştık. Jason, adamının aracı temizleyip çaldığımız yerin yakınlarına kadar bırakacağını, varsa kamera kayıtlarını sildireceğini söylemişti. Yani uzun lafın kısası ucuz atlatmıştık.

Ama her şeye rağmen içimi yakıp kavuran o kötü histen bir türlü kurtulamıyor, onu bir türlü yok edemiyordum. Belki de bir saat öncesine kadar neredeyse ölüyor oluşumuzdan dolayı böyle hissediyordum ya da bizi kimin öldürmeye çalıştığını kestirememizden...

Sahi, bu sefer kimdi?

Jason'un adamı bunu da araştıracaktı ama bir şeyler bulacağından şüpheliydim. Sağ elimi sıkıntımı dindirmesi dileğiyle göğsümün tam ortasına bastırdım. İşe yaramıyordu ve bu beni sinirlendiriyordu. Tekrardan iç çekmemek ve oflamamak için kendimi tuttum ve kafamı sağa çevirip büyük ve fazlasıyla uzun olan meşe ağaçlarını izlemeye başladım. Jason'ın evi buralarda bir yerlerde olmalıydı.

Onun evlerinden birine gidiyorduk ama Rex'i ikna etmek pek kolay olmamıştı. Daha yeni tanıştığı ve hiç güvenmediği bir adamın söylediği yere gitmek istemiyordu ama Jason'da başka yere gitmeyi reddediyordu. İkisi de katır kadar inatçıydı ama neyse ki Rex sonunda ikna oldu. Çünkü Jason, bizi öldürmeye çalışanların kesin olarak kim olduğunu da bilmediğini söyledi. Onlar BAG'ın düşmanı da olabilirlerdi, bizim de ve eğer bizimse Rex'in güvenli evlerinden birine gitmek riskli olurdu çünkü evlerden birine ulaşmak için şehrin bir ucuna kadar sürmemiz gerekiyordu. Ayrıca eğer bizi öldürmeye çalışıyorlarsa bu durum bizi izlediklerini gösteriyordu. Yani Rex'in güvenli evlerini öğrenmiş olma ihtimalleri vardı. Gideceğimiz yeri ise kimse bilmiyordu, çünkü Jason yıllardır oranın sahibi olsa da orayı hiç kullanmamıştı. Rex bunları duyduktan sonra ikna olmuştu. Hala Jason'a güvenmiyordu ve hep tetikte kalacaktı ama diğer şeyleri de göz ardı edemezdi.

KUKLA: Y.A.K   ( -TAMAMLANDI- )Où les histoires vivent. Découvrez maintenant