44. Bölüm: Sorular

Start from the beginning
                                    

"Beni arıyordunuz değil mi?" cihazla oynamayı kesip ellerini arkasına sakladı.

"Eh, seni daraltmak istemiyoruz ama başına bir şey geldi sandık. William da ortalıkta olmayınca..." anlaşılmıştı. Bir şeyler döndüğünü ve William ile ikimizin bir takım işler peşinde olduğumuzu sanıyorlardı. Düşünceleri de bunu haykırıyordu zaten. Duyguları ise bu düşünceler için pişmandı. Ona kızgın kalamazdım. 

"William kralla görüşüyor. Ejderhalar ile ilgili bilgileri bu sabah ona vermiştim." Açıklama yapmak devamlı küçülen dört duvar arasında kalmak gibi hissettiriyordu. Bu değişen ruh hallerimi ne yapacaktım ben? Şu göz olayını da araştırmalıydım. Acaba ışık üstadı olmamla bir alakası mı vardı. Onu da araştıramamıştım bunca zaman. Şimdi bir boş vakit bulup onu araştırmalıydım. Koskoca sarayda kütüphane de vardır elbet.

"Doğa?" kızıl saçlarını eliyle düzletmeye çalışırken bana bakıp gülümsedi.

"Efendim?"

"Şey, beni kütüphaneye götürür müsün?" hiç duraksamadan neşeyle cevap verdi.

"Çok isterim Aby! Ben de buranın ünlü kütüphanesini görmek istiyordum." Birden yüzündeki gülümseme soldu. "Ama bu gün de çalışmak zorundayız. Boş günümüz yok ki.."

"Gecelere ne dersin? Antrenmandan sonra ya da?" tekrar gülümsedi ama eskisi kadar neşeli değildi.

"Tamamdır. Öyle yapalım." Bir eliyle koluma girerken hızlanmıştı. "Bu harika fikirlerine bayılıyorum!"

Kahvaltıdan sonra zihin koruma yöntemlerini bu günlük erteleyeceğim söylenmişti. Diğerleri de serbestti. William kralı iyi oyalıyor olmalıydı. Grubun geri kalanı için bu şehri keşfetmek demekken ben ve Doğa için kütüphanede geçen dolu dolu bir gün demekti. Bize Çağan ve Poyraz da katılmak istediğinde şaşırmıştım. Erkekler de kitap seviyordu demek.

"...O kadar merak ediyorum ki... Bu kütüphane dünyanın en büyüğü. Mimarisi yüzyıllar öncesine dayanıyor ama hala en modern yerler arasında. Ah, bu harika olacak. Bu boyuttaki yazılmış tüm kitaplar ve diğer boyuttaki önemli kitapların hepsi burada. Diğer boyutta yanan o kütüphaneyi biliyor musunuz, İskenderiye Kütüphanesi? Oradaki kitapların kopyaları burada!"

Doğa yola çıktığımız andan beri konuşuyordu. Poyraz onu dinlemeye inatla devam ederken Çağan sessizdi. Son dedikleri ise benim de dikkatimi çekmeyi başarmıştı.

"Ciddi misin Doğa? O kitaplar kurtuldu mu?"

"Evet, o kitaplar için çok üzülürdüm ama aslında tamamen yok olmadıklarını öğrendiğimde de çok sevinmiştim. Asıl el yazmalarının yok olması çok kötü ama." Kaşlarımı çattım. Kalın montun altında ateş basmaya başlamıştı. Kütüphaneye daha epey yol vardı.

"Ama o bilgiler insanlık tarihi için çok önemli. Neden onları tüm insanlıkla paylaşmıyoruz. Onlar için yıkıcı olacaklar elbette paylaşılmaz ama onlardan bilgi alıp buradaki bilgileri onlardan saklamak adil değil." Poyraz bana cevap veren ilk kişi oldu.

"Kütüphaneyi yakanlar da kendileriydi ama."

"Bu doğru değil. O kitapları yazan bilim insanları bunu istemezdi. O boyutta da insanlığın iyiliğini düşünenler var." Fazla sert çıkmıştım. Burada kızdığım kişi Poyraz değildi. Boşuna suçsuz birini kırmak istemezdim. Şu an üzgündü.

"Senin dediğin de doğru tabi. Aynı dönemde verilse bilgiler, yine yakılırlardı."

Poyraz omuz silkti. Hala bana kızgındı. Hadi ama...

Hala yürüyorduk. Yavaşlayıp arkadan dolaşarak Poyraz'la Çağan'ın arasına girip ona yaklaştım. Şimdi iki uzun erkeğin arasında kendimi kısa hissetsem de şimdilik idare etmeliydim. İnsanları üzmek beni bin kat daha fazla üzerdi.

Zihin Oyunları: SınırWhere stories live. Discover now