44. Bölüm: Sorular

En başından başla
                                    

Beni aramaya gelecekler. Cevapları insanların kitaplarından ve kendilerinden arayacağım

-Ben de orman koruyucusuna danışırım. Bir terslik olmazsa yarın aynı saatte burada olacağım.

Kurt gözlerini kırptı ve arkama bakmaya başladı. Hareket etmemişti. Arkamdan gelen kara ayak basma sesiyle hızla arkama döndüm.

"Abriana, o sen..." Ne? Gözleri... bir eliyle yanındaki ağaca yapışırken diğer eliyle şaşkınlıkla aralanan dudaklarını kapatan Doğa tam bir korku içinde bana bakıyordu. Kurttan korkması saçma olurdu, sonuçta o doğa ustasıydı. Başımı çevirerek kurda baktım. Geriye sadece kardaki net ayak izleri kalmıştı. Şimdiden onu özlemiştim.

Ayağa kalkıp üşümüş olduğumu fark ederek Doğa'ya yaklaşmaya başladım. Yüzüme hala dehşet içinde bakıyordu.

"Sorun ne Doğa?"

Titreyen elleriyle elindeki çantayı karıştırmaya başladı. arada bana da kaçamak bakışlar atmayı unutmuyordu. "Sana göstereceğim." Çıkardığı süslü bir aynayı bana uzattı. Ne olmuştu yüzüme, yoksa kurt fark edemeden yaralamış mıydı beni. Beynim yine mantıksız düşüncelere boğmaya başlamıştı beni. Bu saçmaydı. Aynayı alıp yüzüme yaklaştırdım. Açıkçası bakmaya çekiniyordum. Ne çıkabilirdi ki? Devasa bir sivilce mi? Düşüncelerime alkış tutmam gerekirdi ama işim vardı.

Gözlerim önce rengi açılmış kumral saçlarıma, ardından sorunsuz alnımda dolandı. Aynadaki gözlerimle karşılaştığımda ise elimdeki aynayı bırakıp hızla geri çekildim. Doğa reflekslerini kullanarak aynayı kurtarmıştı ama kalbim gördüğüm görüntülerin şokuyla deli gibi çarpıyordu göğsüme. Gözlerim tıpkı kurdunkiler gibiydi, buz mavisi...

"Sen bunun farkında değil miydin?" çırpınan kalbimin üstüne ellerimi bastırdım.

"Nasıl bilebilirim ki?!" Doğa yüzünü ciddi misin dercesine kırıştırdı.

"Bu daha önce de olmuştu ama bu kadar net bir fark yoktu."

"Ne zaman?!" iyice korkmaya başlamıştım. Bir de gözlerim mi renk değiştiriyordu.

"Ah, şey, havuzu zaten hatırlıyorsundur. Gözlerin lacivertti sanırım." Rahat bir nefes verdim. Evet bunu hatırlıyordum. Ama bununla o suların ne alakası vardı. Orada su perisi olduğum için uyum sağlamıştı bedenim, ya şimdi?

"Ama onun dışında.." zavallı kalbim yine sıkıştı. İşte geliyordu. "Sen trans halindeyken arada uyanır, yok, yani gözlerini falan açar etrafa bakardın." Algılayabilmem için biraz ara verdi ve gözlerime baktı. "Bunlardan birinde gözlerinin değiştiğini gördüm. Aniden yatakta doğruldun ve gözlerini açtın. Sanki bizi görüyor gibiydin ama görmediğini biliyorduk. O anda biz anlayamadan Adelina hepimizi kovmuştu. Gözlerin kıpkırmızıydı. Tıpkı Zeina'nınkiler gibi."

Elimi istemsizce yüzüme götürdüm. Bu yine neyin, hangi felaketin haberiydi?

"Bu arada o kurt da neydi? İlk başta sana zarar veriyor sandım ama beraber çok uyumluydunuz." Yürümeye başladım. Ayaklarımın hareket etmesi gerekiyordu. Biriyle konuşurken sadece ona odaklanıp gözlerine bakmak işkenceydi.

"Keşke bilsem." Devamını getirmek üzere ağzımı açtım ama etrafta bizi dinleyenler olabilirdi. Olabilirdi değil vardı. "Ben de sana soracaktım. Bu ormandaki canlılar harika."

"Ben de arada buraya kaçmayı isterim, zavallı orman doğa ustası yüzü görmemiş." Bu arada elini değdirdiği her ağaç adeta dinçleşiyor, yeşilleşiyordu. Geçtiğimiz yol aşırı belliydi. Doğa bileğindeki cihazla oynuyordu. Bana verilme lüzumu duyulmamış o cihazla.

Zihin Oyunları: SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin