3

64.9K 4K 1.5K
                                    

Aynadaki yansımasına bakarken yüzünü buruşturdu. Elmacık kemiğinin üzerinde belirgin bir morluk vardı, üstelik feci sızlıyordu.

Okula girdiğinde yine adını bilmediği çocuklardan biri omuz atmıştı. Artık sessiz kalamayacağına karar verdiğinde dönüp derdinin ne olduğunu sormuştu çocuğa. Fakat çocuk zaten bunu beklediğinden, bir anda Ardıl'ın yüzüne indirmişti yumruğunu. Ardıl öyle şaşırmıştı ki kendini savunacak zamanı bile bulamamıştı. Sonrasında arkadaşları kolundan tutup çekmişti zaten.

"İleri gidiyorlar." dedi Emre başını iki yana sallarken.

"Hiç biriyle bir işim yok." Emre elindeki kremi morluğa sürerken acıyla dudaklarını birbirine bastırdı. Ardından devam etti.

"Neden bu kadar zorluyorlar anlamıyorum."

Emre kremi güzelce yaydığından emin olduğunda peçeteyle temizledi ellerini.

"Belki müdürle konuşmalısın." Ardıl başını iki yana salladı.

"Ben kiminle konuşacağımı biliyorum."

Emre'nin cevap vermesine müsaade etmeden lavabodan çıkıp adımlarını merdivenlere yönlendirdi. Üst kata çıkıp kendisinin çaprazındaki sınıfa girdiğinde aradığı kişiyi bulmuştu. Yalnız, biraz yalnız bulmuştu, sınıfta onun harici bulunan bir iki kişi de uyuyordu. Biraz ürkmedi değil.

Öğretmen sandalyesine oturmuş elindeki kitapla ilgilenen çocuğa yaklaştı. Ayağını masaya yaslamıştı, zaten nadiren oturması gerektiği gibi oturuyordu.

"Ne istiyorsun benden?" Oğuz geldiğini elbette fark etmişti fakat umursamadı. Önündeki kitabın sayfasını çevirdi.

"Nefrete nefret." diye açıkladı kendini. Ardıl kendini ciddiye almamasıyla sinirlenerek elindeki kitabı çekti. Masanın üzerine bırakırken Oğuz'un ifadesiz yüzü ona dönmüştü. Kaşları hafifçe çatılırken doğrulup masaya yaslandı. Şimdi Ardıl'ın yüzüyle karşı karşıyaydı.

"Şimdi de çete mi oldunuz?" dedi Ardıl ellerini göğsünde çaprazlamışken. 'Siz' demesi Oğuz'un canını sıksa da ilk kez öfkeli gördüğü çocuğa karşı biraz daha ılımlıydı.

"Ben şiddet görmediğim sürece göstermem de." dedi mırıldanarak. Bu genel bir anlam taşıyordu, zira Oğuz çok sakin bir çocuk değildi. Birine şiddet uygulandığını görürse koruma bahanesiyle katılır, stresini atardı.

Elini Ardıl'ın çenesine attı, başını çevirerek yarasını görmeye çalıştı kumral tenindeki. Fakat Ardıl anında yüzünü kurtardı ellerinden.

"Ama ne tesadüfse, seninle konuştuğum günden beri, senin arkadaşların tarafından şiddet görüyorum?" dedi sorar gibi. Gözlerine hırs ve düzgün bir cevap alma arzusu vardı.

Fakat Oğuz garip bir çocuktu. Alaycı bakmadığı zamanlarda, yüzünde okunması imkansız bir ifade oluyordu. O anda da aynı ifadeyle Ardıl'ın elmacık kemiklerini izliyordu. Fakat kendisine alev saçan gözlerle bakan çocuğa daha fazla dayanamayıp gözlerine döndü. Yüzünde gülümser gibi bir ifade oluştu, hemen toparladı.

"Bu konu yalnızca beni ilgilendirmiyor." Ardıl ellerini çözdü. Bir 'hah' sesi çıktı dudaklarının arasından, inanamıyormuş gibi. Oğuz yine de bozuntuya vermedi. Her ne kadar Ardıl'ın birine zarar verdiğini görmese de itiraf ettiği nefretin fırsat bulduğunda şiddete dönüşeceğine nerdeyse emindi. Onu koruması için bir sebep yoktu.

Yine de Ardıl hızlı adımlarla sınıftan çıkarken dudakları tekrar aralandı.

"Konuşmayı denerim." Ardıl bir saniyeliğine duraksadı.

"En azından şiddet konusunda." Hiçbir onay vermeden uzaklaşan çocuğu izledi.

Gariptir ki bu çocuk Oğuz'u bir şekilde öfkelendirmiyordu. Hatta sakinleştirici bir etkisi bile vardı.

Omuz silkip kitabına döndü.

Homofobikmişsin | ⚣Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ