"Ah, kapa çeneni. "

"Ethan'ı iyileştirmen beni şaşırttı açıkçası." dedi Tom kendisine bir tabak koyduktan sonra sehpanın önünde bağdaş kurarken.

"Ne yalan söyleyeyim, beni de." diye ekledi Teresa.

"Hadi ama, onu öyle bırakacak değildim. Siz de beni ne sanıyorsunuz? Canavar mı?" İkisi aralarında birkaç saniye bakıştı. Teresa'nın spagettisi yarı yolda çenesinde bir süre sallanmaya devam etti. "Bana inancınızın bu kadar derin olmasına sevindim. " dedim öfkeyle ama sesim oldukça eşitti. "Parmağını kaybetme riskiyle, hele o kadar acı içerisindeyken, arkamı döneceğim çok az kişi vardır. İyilik meleği olmayabilirim ama bu yardıma ihtiyacı olan birini reddeceğim anlamına da gelmez. "

"Affedersin. " dedi Tom ağzındakini zorlukla yuttuktan sonra. "Kimseye sırtını dönmediğinin farkındayız. Bana bile yardım ettin. " Bana bile. Kast ettiği şey belki de farklı bir şeydi ama söyleme şekli... Söyleme bir şekilde bana bir iğne gibi batmayı başarmıştı. Çatalım yarı yolda durunca makarna da yapışkan bir ses çıkararak tabağa düştü.

"Koruyucu meleğiniz değilim, " dedim çatalımı dizimin üzerinde dengelediğim tabağıma dikkatlice koyarken. Sandra'nın daha önce söylediği kelimeleri kullanarak. Bir şekilde Tom'un canını yaktığımı hissettim. "ama ihtiyacı olan bir arkadaşa da sırt dönecek de değilim. Ethan'a da söyledim sana da söylüyorum. Benden hoşlanıp hoşlanmamanız bunu değiştirmez. " diye devam ettim daha da dikleşerek.

"Cl- Claire-"

"Sana bir garezim yok, Tom. " dedim bakışlarına karşılık vermeyi sürdürerek. "Senin de bana karşı bir kin gütmediğinin farkındayım. Sadece beni sevmiyorsun. " Teresa'nın omuzları arkadaşının yanında gerildi. Onunla böyle bir konu üzerinde tartışacak değildim. "Buraya sonradan gelerek düzeninizi bozduğumu biliyorum. Arkadaşlarını korumak istemen doğal. Seni suçlamıyorum. " İçimdeki küçük bir parça umutsuzca itiraz etmesini bekledi ama Tom sessizliğini korudu. Her zamanki gibi. Tabağımı dizimden alarak sehpaya koydum. "Müsaade ederseniz ben gidip biraz uyuyacağım. "

Ben uzaklaşırken Teresa'nın Tom'a hızlıca bir şeyler fısıldadığını duysam da dediklerini çıkaramadım.

Kendimi yatağa atıp yumuşak nevresimle sarmaladıktan sonra bana doğru gelen ayak sesleri duydum. Teresa yavaşça baş ucuma oturdu. Kovulmayı beklediğinden olsa gerek fazla da ağırlığını vermeyerek. Şehir manzarasına döndüğüm yüzümü ona çevirdiğimde oturduğu kısım biraz daha çöktü. Üzerini değiştirmiş pembe askılı ve aynı renk şort giyiyordu. "Tom'un kötü bir şey söylemediğini biliyor olman lazım. "

"Kötü bir şey söylediğini iddia etmedim ki, ettim mi? " Teresa iç çekerek başını iki yana salladı. Sarı saçları akşamın son ışıklarının sarı, turuncu ve pembeleriyle parıldayarak savruldu. Bazen ne kadar güzel olduğunu unutuyordum, hatırlamam için saniyeler geçmesi yeterli olsa bile.

"Seni sevmiyor da değil. Gösterdiği tarz bu. "

"Buna inanmamı bekleme işte. " diye itiraz ettim, Teresa ayaklarını da yatağın üzerine getirirken. Kenara kaymam için işaret yaptığında dediğine uyarken. "Sizinle nasıl olduğunu görüyorum. Ethan çenesini parçaladı ve tek kelime dahi etmedi. "

"Claire, o ikisinin arasındaki çelişkiyi göremediğini söyleme. " Güldüm.

"Hadi ama, ben iyileştirmeden önce ne kadar öyle gezdi ki? Ardından bir şeyler söyleyebilirdi. Ama söylememeyi seçti. Çünkü size değer veriyor. "

"Bir şey söylemedi çünkü ben Ethan'a haddini bildirdim. Ayrıca o anlık Ethan'ın bir noktaya kadar haklı olduğunu düşündü. "

"Ethan antrenmanda gerçekten o kadar hırslı oluyor mu ki?" diye sordum Teresa yanıma uzanırken. Beni hafife alıyor olmalıydı o zamanlar. Birkaç saniye nefesini tuttu. Bir şey mi hatırlamaya çalışıyordu?

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now