39.Yazımı Kışa Çevirdin (Yeni Hayat)

Start from the beginning
                                    

Leyla yeni evinde, yeni hayatında, yeni bir güne daha uyandı. Bu Leyla'nın bu şehirde son özgür günüydü. Yarından itibaren bir yandan Yusuf beyin yanında çalışmaya başlayacak, bir yandan da Üniversiteyi dışarıdan bitirmek için derslere başlayacaktı. kalkıp elini yüzünü yıkadıktan sonra, üstünü giyinip mutfağa geçti. Tam kendine kahve yapacaktı ki çalan zil sesi ile adımlarını kapıya yönlendirdi. Kapıyı açtığında gelenin Yusuf beyin kızı Deniz olduğunu görünce yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi.

"Günaydın Deniz gelsene kahve yapıyordum birlikte içelim"

"Yok Leyla abla, annem seni kahvaltıya bekliyor. Bende seni almaya geldim"

"Peki canım sen git ben geliyorum hemen"

Leyla aşağıya kahvaltıya indiğinde, Yusuf bey hariç herkes masada yerini almıştı. Gülizar hanım masanın başında, Deniz annesinin hemen solunda, ölen kızları Bahar'ın eşi Hakan bir sandalye boşlukla sağındaydı. Leyla Hakan'ın yanında ki sandalyenin Bahar'ın yeri olduğunu düşündüğü için, herkese günaydın dedikten sonra adımlarını Deniz'in yanındaki sandalyeye yönlendirmişti ki Gülizar hanım o sevecen tavrı ile seslendi Leyla'ya.

"Leyla kızım gel sen buraya otur" Deyip Hakan'ın yanında ki sandalyeyi gösterdi. Leyla şaşkınlıkla baktı Gülizar hanıma.

"Şey ben orası kızınızın yeridir diye..." Dediği anda masaya çöken hüzünle sözünün devamını getiremedi.

"Ben... ben çok özür dilerim" Gülizar hanım gözündeki yaşı sildikten sonra zorla konuşabildi.

"Evet orası Bahar'ımın yeri idi ama artık sende bizim kızımız sayılırsın, gel otur kızım" Leyla yine de endişeli bakışlarını Hakan'a çevirdi ama onun gülümseyerek sandalyeyi geri çekmesiyle kendisi de yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile oturdu masaya.

"Anne babam neden hâlâ gelmedi" Denizin sorusuyla, yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi Gülizar hanım.

"Bir misafirimiz gelecek onu bekliyor"

"Aaa kim gelecek ki?"

"Kemal gelecekmiş" Annesinin söylediği isimle gözlerini deviren Deniz ve hissettirmemeye çalışsa da bıyık altından gülen Hakan'ı görünce merakla sordu Leyla

"Kim bu Kemal merak ettim şimdi" Bu soruya Gülizar hanım cevap verdi.

"Şirket ve aile avukatımız" Bu sözlerin devamını Hakan getirdi.

"Ve gönlümüzde ki müstakbel damat adayımız" Tabi buna Denizin tepkisi gecikmedi.

"Hah daha çok beklersiniz" Hakan sesli bir kahkaha attıktan sonra Deniz'e takılmaya devam etti.

"Niye kız, çocuk hem yakışıklı, hem tahsilli, hem zengin, daha ne istiyorsun?"

"Hıhı hem de ukala, doğru daha ne isterim ki" Deniz'in yüzünü buruşturarak söylediği bu sözlerden sonra herkes gülerken Leyla burukça izliyordu bu güzel insanları. Buraya daha geldiği ilk günden sorgusuz sualsiz almışlardı onu içlerine, gerçi bu Yusuf beyin hiçte tanıdığı gibi olmamasından kaynaklanıyordu. Yusuf bey tam bir Osmanlı adamı idi. Sevgi dolu olmasına rağmen inanılmaz otoriterdi. Birde Mevlana aşığı bir adamdı, o yüzden değil miydi zaten kendisini bu kadar çabuk sahiplenip buraya ailesinin yanına getirmesi. Nasıl güzel derdi bir Mevlana sözü.

"Gel... Gel, ne olursan ol, gel! İster kafir, ister Mecusi, ister putperest ol, gel! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!

Leyla'nın düşüncelerinden sıyrılmasına içeriye giren iki adam sebep oldu. Yusuf bey masanın başında ki yerini alırken, Kemal dedikleri çocukta herkese günaydın dedikten sonra Deniz'in yanında ki sandalyeye oturdu. Kemal, Hakan'ın dediği kadar vardı. Kara yağız çok yakışıklı bir gençti. Deniz bir kaç ay öncesinde Türk filmlerini aratmayacak bir gönül kırıklığı yaşamıştı ve bütün aile onun mutlu olması için seferber olmuştu.

Aşk'ı kıyametWhere stories live. Discover now