-KULÜBE-

4.2K 66 7
                                    

BÖLÜM 2

KÜTÜPHANENİZE EKLEMEYİ UNUTMAYIN :*

"Hey! Korksana!" oyundan kafasını kaldırıp yola bakınca birden önümüzdeki arabanın farı gözlerimi kıstı. Ve ben şu anda bir korna sesini duyuyordum birde kendi bağırışlarımı..

Her yer karanlıktı ve ellerimin gözlerimde olduğunu farkettim. Bu sırada tanıdık bir ses kahkaha atıyordu. Ellerimi gözlerimden çekip yavaşça gözlerimi açtığımda o iğrenç yaratığın bana sırıtarak baktığını gördüm. Bilinçaltım hastanede olduğumuzu diretirken etrafıma baktığımda ormanın tam ortasındaydık.

''Amma korkakmışsın be güzelim.'' dedi alnımdaki kanları temizlediğini farkettiğimde ellerini bir hışımla geri ittim ve:

''Sakın bana dokunma!'' diye çıkıştım. O ise hala bana pis pis sırıtıyordu. Nasıl bu kadar yüzsüzce davranabiliyor anlayamıyordum. Nefretim daha da artarken aklıma birden arabanın zarar görmüş olabileceği ihtimali geldi ve bir hışımla arabadan indim.

''Ah hayır! Arabaya birşey olmamalı. Vildan beni öldürücek!'' dedim arabanın önüne bakarken neyse ki sadece farları kırılmıştı. İçimden istemsizce olsa bile bir ''oh'' çektim.

''Telefon çekmiyor, kahretsin. Hiçkimseyi arayamıyorum.'' dedi arabadan inerek şans yüzüme gülüyormuydu? ağlıyor muydu? anlayamamıştım ama şans.. kesinlikle erkek. O yüzden yüzüme gülmesin. Neyse bu kadar saçmalama yeter. Şu anda sadece Vildanın dırdırından kurtulduğuma şükretmeliyim. Ağacın kenarında oturup düşünüyordum ne yapacağıma Akın ise sadece beni izliyordu. Bir ara rahatsız olup:

''Bana şöyle bakmayı kes.''

"Endişelenme, tatlım.''

''Ben senin tatlın falan değilim."

"Şu anda burada kaldık ve sen tek bunun mu derdindesin Gamze?'' birden daha sert bakmaya başlamıştım. Ne Gamzesi? Gamzede kim? Bu kahrolası ne diyordu böyle?

''Gamzede kim? Ne saçmalıyorsun?''

"Adın.. Gamze değil miydi?" dedi sigarasını yakarak. Ben ise ona çaresiz bir biçimde bakıyordum. Hava daha da kararmaya başlıyorken hiç bunun saçmalıklarını çekemeyecektim en iyisi kendi imkanlarımla birşeyler bulmaktı.

''Hayır tabikide değil.'' diyerek ormanın içine doğru yürümeye koyuldum. Gözümün ucuyla arkama baktığımda arkamdan kimsenin gelmemesi dikkatimi çekmişti. Filmlerde böyle olmuyordu aslında izdivaç programlarında da böyle olmuyordu. Ah yine şu gerizekalı azgın programlarına vermemeliydim aklımı şu anda iğrenç bir yerdeydim. Bir ormanlıkta. Buraya arabayı nasıl sürmüştüm? Nasıl bir sinirle sürmüştüm? Kızlar merak etmişler midir beni? Aklımda bunlar gibi birsürü soru vardı. Hava daha da kararmıştı. Arkama baka baka yürüyordum çünkü uğultular beni korkutuyordu.

Alnımın tam ortasına bir ıslaklık geldiğini farkedince birden acıyla inledim. Tam da yaralı yerime gelirdi zaten. Şanssız kız'ın hazin sonu: Ölüm. Yağmurun yağmaması için dualar ederken bir de başıma rüzgar çıktı. Zar zor yürüyordum. Yağmur ve rüzgar şiddeti aynı anda artınca gerçekten sıçtığımı farkettim. Onun buralarda olabileceğini düşünerek:

''Adım Lena!'' diye bağırdım. Hala arkama baka baka yürüyordum ve en sonunda bir ağacın arkasından Akın'ın çıktığını gördüm.

''Burdayım prenses.'' Olanlardan sonra hala bana aynı şekilde sarkması beni öldürüyordu. Birden yanıma yaklaştı ve elimi tutarak koşmaya başladı.

''Yağmura tutulmamak için koşmalısın. Seni kucağıma almamı ister misin? Yoksa koşucak mısın?'' Hiç düşünmeden hızlıca koşmaya başladım elimi çekmeye çalışıyordum ama hiç bırakacağı yoktu. Şu andada onu düşünemeyecektim çünkü zavallı saçlarım ıpıslaktı.

''Yakınlarda bir kulübe olmalı oraya gideceğiz.'' ben sessiz kalarak daha da fazla koşmaya başladım. Birsüre koştuktan sonra klübeye vardık. Hızlıca içeriye girdim.

''Sen burada bekle odun bulup geleceğim.'' Hiç tereddütsüz cevabımı yapıştırdım o bunu hakediyordu:

''Sen varsın ya zaten.'' dedim labali bir şekilde. O ise sadece kahkaha atma gereği duydu. Ve ortalardan kayboldu. Ben ise kenarda bulduğum battaniyeye sarılmış oturuyordum. Bulunduğumuz kulübe fazlasıyla yıkık döküktü, kapkaranlıktı. İçeriyi sadece Ay'ın ışığı aydınlatıyordu. Zaten böyle ormanın tam ortasında bulunan kulübede bir battaniyenin olması bile yeterince şaşırtıcıydı.

Bacağımdaki çamurları temizlerken Akın'da odunları yakıyordu. Şu iğrençle aynı ortamda bulunduğum için kendime acıyordum. Ben battaniyeye daha da sıkı sarılırken Akın ateş'i çoktan yakmıştı. Ve yanıma oturdu. 

"Burada bir kulübe olduğunu nereden biliyordun?"

"Hm bilmem.'' dedi ve bir süre öylece sessiz kaldık. Akın'a baktığımda çoktan uyumuş kalmıştı. Ona bakarken boynundaki dövme dikkatimi çekti. Bir ''kuş'' ne kadar saçma. Kuş yerine daha çılgınca şeyler yaptırabilirdi. İşte gereksiz insan. Birden elim boynuna gitti. O sıra dövmeye dokunma gereği duymuştum ne kadar saçma olsada.

"Aslında fena değilsin. Ama cinsine gıcığım var. Bir kere hepinizin aklı bütünüyle bir "seks" ile kaplı." çok fazla boynunu ellediğimi farkettiğimde elimi geri çektim.

''Bunu değiştirebilirsin." uyanık olduğunu farkedince irkildim ve ne yapacağımıda şaşırmıştım. Dediklerimin hepsini duymuşmuydu? Lanet girsin. Oyununa kanmamalıydım. Birden bende duvara yapıştım ve:

"Hayır değiştiremem."

"Evet aslında bakarsak değiştiremezsin, sen güçsüz bir safın tekisin." dedi kafasını duvara yaslamayı bırakarak ardından gözlerini açtı. Ben ise dediklerinin şokundaydım. Bir kere ben güçsüz değildim. SAFTA DEĞİLDİM.

"Laflarına dikkat et. Benimlede düzgün konuş." bu kadar hakaretin ardından daha fazla bununla birlikte kalamayacaktım. Dışarıda hala yağmur yağıyordu ama bu sinirimi engelleyemezdi. Battaneyeyi yere bıraktım. Ve ayağa kalkarak hızla çıktım.

"Nereye gidiyorsun? dur beni bekle."

onu duymamış gibi yapıyordum merdivenlerden indiğimde kolumdan tuttu bir sinirle arkamı döndüm:

"Ne!?" ve o an aniden dudağıma yapıştı. Ne yapacağımı şaşırmış bir biçimde sadece ellerim havadaydı öylece. Ve kendimi zar zor geri çektiğimde kısa bir bakışmanın ardından bu tokadı haketmişti. Ve bu kelimeyide:

"İğrenç bir yaratıksın."

BU BÖLÜMDE BÖYLE BİTSİN ARKADASLAR TEKRAR SÖYLÜYORUM LÜTFEN VOTE VE YORUMLARI UNUTMAYINIZ HEPINIZI SEVIYORUM, TESEKKURLER ♥ :*

SERT VE SAFIMSIKde žijí příběhy. Začni objevovat