4.Bölüm - Kötü Şeyler

4.9K 155 15
                                    

Multimedyada ki gifi James olarak düşünebilirsiniz :D 

-------

Gözlerimi araladığımda yatağımda değildim, loş ışıklı odaya alışmam birkaç saniyemi almıştı. Kirpiklerimi kırpıştırarak etrafı incelemeye koyuldum. Bir hastane odasındaydım, yatağımın kenarındaki komodin de yanan cılız beyaz ışıklı gece lambası ve küçük bir sürahi su dışında odanın içi pekte net gözükmüyordu. Sırtüstü yattığım yataktan doğrulmak için kolumdan destek aldığım sırada gözlerimi yaşartan bir acıyla sertçe yastığıma kapaklandım. Kolum el bileğimden dirseğime kadar kalın bir bezle sarılmıştı ve üzerinde küçük noktalar halinde kahverengileşen kan lekeleri rahatça görülüyordu. Acıyla yutkunarak derin nefesler aldım. O sırada yalnız olduğumu sandığım karanlığın içinden fırlayan siluet neredeyse çığlık atmama sebep oluyordu.

‘’Hey, sakin ol benim.’’ Eliyle ağzımı kapatan James’in ses tonu fısıltı denecek kadar alçaktı.

Ellerini yüzümden çekince heyecanla kasılmış vücudum bir anda gevşeyerek omuzlarımın çökmesine neden oldu. Ama onca zaman sonra… Tanrım, yoksa yine mi rüyadayım?

‘’Nasıl hissediyorsun?’’

Hissetmiyordum. Uzun süre dalgın bakışlarımı James’in üzerinden alamadım. Uzun kirpiklerinin çevrelediği gözleri o kadar koyu bir altın rengiyle parlıyordu ki alev almış gibi capcanlı ve sihir doluydu. Kusursuz Romen burnu, kıvrımlı dolgun dudakları ve mermerden yapılmış bir biblo gibi pürüzsüz cildi hala hayallerimdeki tazeliğini koruyordu. Omuzlarından dökülen siyah dalgalı saçları ensesine kadar kısalarak gözünün önüne düşen perçemler haline gelmişti. Güzeldi. Bir insanın, hatta bir cadının olamayacağı kadar güzeldi. Uzanıp ona dokunmak istedim ama buharlaşıp gideceğinden korktuğum için yapamadım. Hala inanmak istemiyordum. Yüzyıllar sonra bir anda çıkıp gelmesi anlamsızdı. Üstelik tam da yeni bir hayat kuruyorken.

‘’Kaybolmuş.’’

Harfler boğazıma takılıyormuş gibi boğuk bir fısıltıyla çıkmıştı. Gözlerimi bir saniye olsun kırpmadım, sanki ruhum bakışlarımla açlığını gidermeye çalışıyor gibiydi.

‘’Yine o rüyalardan birinde miyim? Veya öldüm mü?’’ Umursamazlıkla omzumu silkerken James parmak ucumda oturduğu yatağın üzerinde husursuzca kıpırdandı.

‘’Yaşıyorsun. Kurt ırkından biri sana saldırdı ama yetişebildim. Güvendesin.’’

‘’Neden geri geldin?’’ dedim sorgular bir tonla.

James kafasını eğip, iç çekti.

‘’Bir şey söyle, yüzyıllar boyunca varlığını unutmaya çalışıp bunu henüz yeni yeni beceriyorken neden geldin?’’

Sesimin titrememesi için ayriyeten bir çaba sarf ediyordum ancak James’i düşündüğüm her gün içten içe paramparça olduğum zamanlar aklıma gelince yutkunmamı engelleyecek boğazımdaki o ağırlığa mani olamıyordum. Tabii ki de onun önünde ağlayıp kendimi acınası duruma düşürmeyecektim. Değişmiştim. Eskisi kadar kırılgan ve hassas olmadığımı onunda görmesini istiyordum.

‘’Tehlikedesin. Fani nişanlın seni koruyamaz.’’ dedi meydan okurcasına.

‘’Hah.’’ Samimiyetsizlikle gülümsedim. ‘’Peki beni sen mi koruyacaksın? Eğer öyleyse neden bu işe kendinden koruyarak başlamıyorsun.’’

James alev topuna dönmüş gözlerini aniden gözlerime kenetleyince irkildim. Omuzlarını dikleştirerek, sert bir tonda cevap verdi.

‘’Suçlu olabilirim Freya. Ama her şeyini kaybeden tek taraf sen değilsin.’’

Caraphernelia: Cadıların Savaşı (Devam etmeyecek)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant