3. Bölüm - Isırık

5.7K 173 15
                                    

 Multimedyada ki Eric ^^ 

-------------

Wendy’yle kafede oturup saatlerce dedikodu yapmak yerine akşam Eric ve Cedric’le beraber bir restoranda tanışma yemeği düzenlemeye karar vereli on dakika olmuştu. Kahvelerimizi alır almaz dükkanı hızla terk etmiş ve yanında şık bir akşam yemeği için tek parça kıyafet getirmeyen Wendy için dükkanları taramaya başlamıştık. Garip davranıyordu, sanki alışverişin ne olduğunu unutmuş gibiydi. Hatta öyle ki beğendiği bir elbisenin üzerine olup olmadığını kontrol etmek için kabine girmek yerine herkesin içinde güçlerini kullanacağı sırada onu son anda engelleyebilmiştim.

‘’Wendy, neyin var senin!’’

Mahcup bir tavırla elbiseyi askısına taktı.

‘’Yirmi beş yıldır eski bir şatoda yaşıyorum ve evimizin içinde hala uşaklar var! İnanabiliyor musun Freya. Uşaklar. Ah, insan içine çıkmanın ne demek olduğunu unutmuşum.’’

Yirmi beş yıl? Görüşmeyeli cidden bu kadar uzun süre olmuş muydu? Yüzümü buruşturdum.

‘’Şato mu? Ne şatosu?’’

Wendy elini bezginlikle havada sallayıp, derin bir iç çekti.

‘’Eric, eski şeylere ne kadar meraklı bilirsin, 18. Yüzyıl onun için bir saplantı haline geldi. Ve şu özel gücü. Biliyorsun işte, ondan dolayı tek bir yıl bile ileri gidemiyoruz. 1782 yılına girdiğimiz yılbaşı gecesini tam sekiz kere kutladık.’’

Eric’in her cadının yapamayacağı, zamanda istediği kadar geri gidip dondurabilme gibi bir yeteneği vardı. Gücünün yettiği kadar geriye gidip yılları dondurabiliyordu. Tabi bu özelliğini şatoda yaşamak gibi bayağı işlerde kullanması beni şaşırtmamıştı, o geleneklere bağlı biriydi. Ancak Wendy için üzülüyordum. Eric’e karşı konulamaz bir sadakatle bağlıydı bu yüzden onu terk etmesi söz konusu bile olamazdı.

Sanırım bir faniyle evlenmenin en güzel yanı bu olacaktı. İnsanlara özgü o tutkulu ve heyecanlı yaşamın vereceği mutluluk. İlişkiniz tamamiyle duygularınızın üstüne kurulu olacaktı. Ve yalanın. Aklımı kurcalayan düşünce kendimi kötü hissetmeme yol açmıştı. Sahi, Cedric’e ne zamana kadar yalan söyleyecektim?

Kahvesini yudumlarken elbise etiketlerini tek tek kontrol eden Wendy’nın yanına iyice sokuldum ve usulca fısıldadım.

‘’Wendy, bilmen gereken bir şey var. Birkaç gün önce Cedric çok şık bir restoranda götürdüğü akşam yemeği sırasında bana evlenme teklifi etti ve bende teklifini kabul ettim.’’

Wendy ani bir hareketle elinde tuttuğu beyaz elbiseyi ve kahve kartonunu yere fırlattı. Gözleri her öfkelendiğinde olduğu gibi fosfor yeşiline dönmüştü.

‘’Kabul mu ettin!’’ dedi bağırarak. Mağazada ki tüm müşterilerin ilgisini üzerimize toplamıştı. Uzanıp sağ elimi sıkıca kavradı ve yüzük parmağımı dikkatle incelerken kendi kendine mırıldandı. ‘’Aman tanrım, zengin biri olmalı.’’ Sonra tekrar bağırdı. ‘’Ama bunu nasıl yaparsın!’’

Diğer insanların şaşkınlık dolu bakışları altında ezilirken mağaza görevlisi gelip bakışlarını önce yerdeki kahveye bulanmış elbiseye sonra da bize dikti.

‘’Bayanlar, bir sorun mu var?’’ sesi endişeliden asabiye doğru ton değiştirmişti. Kollarını çaprazlayıp, sinirle ayakkabı ucunu yere vurmaya başlayınca bunu bir tehdit olarak algılayıp, gözlerinden fosfor saçan Wendy’nin kolundan çekerek aceleyle elbisenin parasını ödedim ve özür dileyerek mağazadan apar topar dışarı çıktım.

Caraphernelia: Cadıların Savaşı (Devam etmeyecek)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt