2.Bölüm - Ametist Taşı

7.4K 195 34
                                    

Multimedyada ki Cedric ^^

------

Haftasonunun büyük kısmı sorunsuz geçmişti. Cedric'le çıktığımız yemekte kendimi kaybettiğim o akşamdan beri yorgun hissediyordum. Ancak şanslıydım ki çok geç olmadan eski gücüme kavuşup olaya tanık olan herkesin hafızasından restoranı birbirine kattığım o anları silmeyi başarabilmiştim. Görevliler ve Cedric dahil olmak üzere herkes o akşam aldığım evlenme teklifine ''Bana biraz zaman vermelisin.'' cevabını verdiğimi ve biz içeride kendimizi müziğe kaptırmışken dışarıda arabaları sürükleyip, ağaçları devirecek kadar güçlü bir fırtına çıktığını sanıyordu.

Tabi televizyonlarda haberleri dinleyen Wendy, Seattle gibi bir şehirde bu kadar ani hava değişikliklerinin anca öfkeli bir cadının işi olduğunu anlayıp iyi olup olmadığımı kontrol etmek için şehre uğramaya karar vermişti. Wendy benim çocukluk arkadaşımdı ve neredeyse her maceramda yanımda olmuştu. Büyü yapmayı birlikte öğrenmiş, ailelerimizden ayrıldığımız zaman birlik olup kendimizi her türlü tehlikeye karşı savunmuştuk, ve Büyük Savaş'tan sonra ikimizde inzivaya çekilerek güçlerimizi sadece günlük işlerde kullanacak seviyeye indirgemiştik.

Wendy başka bir cadıyla evliydi. Eşi Eric bizden onlarca yıl yaşlıydı ve soyu cadıların en asil ailelerinden geliyordu. Bu yüzden ağırbaşlı, kibar ve görgülü biriydi. Eric'in hayatını 18. Yüzyıl Fransız soyluları şeklinde sürmeye kalkışmasına karşın Wendy zamana ayak uydurmakta diretiyordu. Sürekli yeniliklere açık biriydi ve girdiğimiz her yeni zaman diliminde kendini yenileyerek bambaşka biri oluyordu. Dünyanın bütün güzelliklerinden yararlansa da doymayacak kadar enerji doluydu.

Cedric'in evlenme teklifini kabul ettiğimi duyunca ne tepki vereceğini merak ediyordum. Bir faniyle evlenme fikri bana bile saçma geliyordu ama her şeye bir anda karar vermiştim. Uzun vadede plan yapmak hiçbir zaman istendiği gibi işlemiyordu ve Cedric'in yüzündeki o sevinç ifadesini görmek bile biraz daha keyiflenmeme yetmişti. Heyecandan eli ayağı dolanmış ve babasını arayıp güzel haberi vererek işleri hızlandırmasını söylemişti. Zaten her şey hazırdı ve bizde pazartesi günü için biletlerimizi alarak tüm haftasonunu yolculuğa hazırlanmaya ayırmıştık. Yeni bir hayata başlayacağım için heyecanlıydım, yanımda güvenebileceğim ve beni koruyacağına inandığım adam vardı. Ama onu benden kim koruyacaktı?

Birkaç ay sonra dönüp tamamiyle eşyalarımızı oraya taşıyacağımız için biz gelene kadar ufak aletleri paketleyip, eşyaların üzerine naylon geçirmiştim. Saat öğleden sonra dördü gösteriyordu. Dolaptan çıkardığım son kıyafetleride bavulumun içine yerleştirip fermuarı kapatmak için mücadele verdiğim kısım sonlandığında terden ölmek üzereydim. Saçlarım enseme yapışmıştı ve tişörtüm bedenimi yakıyordu. Wend'yle buluşmaya hazırlanmak için birkaç saatim vardı ve karşısına iyi bir görünümle çıkmak istiyordum. Yoksa bunu kendine dert edip önümüzdeki yüzyıllar boyunca peşimden ayrılmazdı.

Banyoya gitmek için hazırlanırken ayağımı yatağın altından çıkan metal parçasına çarpınca ağzımdan çıkan küfüre engel olamadım. Eğilip yatağından altından özenle çıkardığım kutu geleneksel motiflerle ve taşlarla süslemeli el yapımı bir takı kutusuydu. Üzeri oldukça tozlanmıştı ve kilit kısmı paslanmış gibi koyu turuncu bir renge dönmüştü. İç çektim, neredeyse yüzyıldır bir kere bile açma çabasına girmemiştim. Oysa onu ilk aldığımda bir daha çıkarmamaya söz veren bendim.

Düşüncelerimin arasında boğulup giderken metal kutunun elimde ısındığını hissettim. Kulaklarımdaki basınç uçaktaymışım gibi bir anda ağırlık hissi vermeye başladı. Yine oluyordu. Dengemi kaybedip geriye doğru sendeledim ve sırtımı duvara çarptım. Sakinleşmek için gözlerimi kapatıp, derin nefesler alıp vermeye başladım.

Caraphernelia: Cadıların Savaşı (Devam etmeyecek)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon