"Ne yapmamı istiyorsun? "

"Ben- Tek- Off, bilmiyorum ki!" dedi öfkeyle benden çok kendine duyduğu bir öfkeydi.

"Peki. Ben şimdi yatağa geri dönüyorum çünkü söyleyecek doğru şeyleri bulmak için fazla erken. " Orada öylece durdu, ben yatağıma ulaştığımda bile. "Yanıma gelmek ister misin?" diye sordum gözleri çıplak ayaklarının üzerine dikiliyken. Yukarı kaldırdığı gözlerinden bir şok yıldırım gibi geçti. Donmuş gibiydi. "Claire?" Beyninin tekrar bir şeyleri işleme koyabilmesi için onu yanıma sürüklemem gerekmişti. Gözlerini kırpıştırdı tekrardan. Yüzü kızarmaya başlasa da sadece dikilip durmaması iyi bir şeydi. Kendimi yatağa attıktan sonra bir tarafa doğru kaydım. Yavaşça diğer uca oturdu, hala tek kelime etmemişti ama. Sonra uzandı, yavaşça. Bir mumya gibi yatıyordu gözleri tavana dikili. Peki, tamam öyle olsundu. Yatağın diğer ucunda bana hiç bakmadan yatıyor olsa bile bu da bir şeydi. Daha rahat hissetmesi ona sırtımı döndüm.

Uykuya dalmamın üzerinden çok geçmeden kapı gürültüyle açıldı. Sinirle kendi kendime söylenerek kalktığımda karşımda Teresa'yı gördüm. Gözlerim duvardaki saate kayınca aslında uzun zamandır uyuduğumu fark ettim. Teresa hala yatağın bir kenarında uyuyan Claire'i görünce gülümsedi.

"Biraz daha kenara kayarsa düşecek." diye fısıldadı. Platformdan aşağı inerek Teresa'nın yanına gittim.

"Görmek istediğim son kişi olabilirsin şu anda. " dedim sinirlerime hakim olamayarak.

"Neden ki? Sevgilin iyileştirmiş işte seni. "

"Tom'u iyileştirmesine bile izin vermişsiniz. Bu konuda bana surat asmaya hakkın yok. Gırtlağımı tamamen yarıyordun. "

"Ethan her ne kadar biraz olsun susman için her şeyi yapmaya hazır olsam da sen de derin bir yara olmadığını biliyordun. " dedi gözlerini boynumda eskiden yaranın olduğu yerde sabitlerken.

"Ee niye buradasın?" diye sordum giyinme odasına doğru yürürken.

"Claire'i arıyordum. Artık yatağında olmadığı her sefer göğsümde bir panik duygusu yaratıyor."

"Ah, kıyamam senin duyguların mı gelişiyor?"

"Komik değil. Sürekli bir şey olacak diye ödümün kopması normal. " dedi pijamalarımı bir köşeye fırlatmamı izlerken. "Odamda bir ceset olduğunu hatırlıyor musun? " dedi daha sesli bir şekilde. "Çünkü ben her gözümü kapattığımda kendime o odada olmadığımı beni ıslatan şeyin yedi ayrı insanın kanı olmadığını anlatmam gerekiyor. " Tabi ki hatırlıyordum, o koku kolayca unutulacak türden bir şey değildi. Ne de Teresa'nın hali...

"Tess, nasıl unutabilirim? Bunu bizden başka birileriyle, daha profesyonel birileriyle konuşmak istemediğine emin misin?" Her ne duygu durumun içindeyse bir anda titreyerek içinden sıyrıldı. Şimdi eli çıplak göğsümün üzerinde geziniyordu. "Kafayı mı yedin sen?" dedim panikle Claire'in biraz ötede uyuduğunu hatırlayarak. Başını iki yana salladı. "Tess. Teresa. Dur. Dur. " dedim ısrarla başını kaldırıp bir öpücük için bana daha da sokularak. Bir transtaymış da uyanmış gibi gözlerini kırpıştırdı ben onu çaresizce ittiğimde. "Claire. " diyebildim sadece hayalkırıklığına uğramış yüzüne bakarak.

"Ben gidiyorum. " dedi topuklularıyla elinden geldiğince ses çıkarmaya çalışarak bütün odayı arşınlarken. Nereye gittiğini bile soramayacağım hızla odadan çıkmıştı.

Teresa kapıyı neredeyse sökecek kadar bir güçle çarptığından dolayı Claire'i de uyandırmayı başarmıştı. Claire bir süre nerede olduğunu anlayamayarak yattığı yerde çırpındı, kalp atışlarını kendi göğsümde hissedebiliyordum. Hemen ona doğru gittim. Beni görünce hemen toparlanarak geri çekildi. Eli göğsünün üzerindeydi. "Claire, sorun yok. " dedim yavaşça nefes alışverişlerinin düzene girmesini izleyerek. "Benim odamdaydın hatırladın mı? " Eli yanına düştü. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin