"Elini yıka o zaman." diye önerdi Tom kapıyı açıp Claire ve Teresa'nın geçmesini beklerken. Teresa sadece bakış atmakla yetindi ona başını arkaya çevirip. "Bence asıl ilginçlik oyu hemen açıklamamaları. "

"Sistemi değiştirebilirler mi? Ya da oyları?" dedim sonunda koridorda yalnız kaldığımızda. Oyunu veren gitmişti. Yalnızca Miles bizimle birlikte beklemişti. 

Tom'un kaşları çatılsa da başını salladı. "Sanmıyorum. Bayağı yüksek güvenlikli bir şey. Sistemi tam olarak bilmiyorum ama. "

Teresa Meclis'ten sonra yine Demir Saray'da antrenman yapmak için hepimizi ikna etmeye çalışsa da Claire gelmemek için ısrar etti. Ben Christina'dan daha büyük bir itiraz beklesem de sessizce başıyla onayladı.

Demir Saray'a gittiğimde duruma uygun giyinmiş olan tek kişi bendim, Teresa yerde oturuyordu Tom ise köşede üst üste konulmuş sandalyelerin üzerinde dengesini sağlamaya çalışıyordu. Bir şey normal değildi. Odanın havasından anlaşılıyordu. Teresa'nın zihnine girmeye çalışsam da bariyerleri yine sonuna kadar açıktı.

"Nihayet." dedi Teresa oturduğu yerden biraz kımıldarken.

"Nihayet mi? 14:00 dedin. Sonra da yarım saat önce sekiz kez aradın. "

"Christina da burada değil." dedim ikisinin arasında bakışlarım gidip gelirken. Tom'un zihnine girmeye çalıştığımda da bir bariyerle karşılaştım. Güçlü değildi, sadece göstermelikti hatta ama bu daha kötüydü demek oluyor ki bir şey saklıyorlardı. "Christina gelmeyecek değil mi?" dedim iç çekerek Teresa doğru yürüdüğüm sırada. Tess başını iki yana salladı. Tom sandalyelerden inerken devrilecek gibi olsa da biraz sonra yanıma ışınlandı. Sandalyeler yine de büyük bir gürültüyle öne doğru devrildi. 

"Senin fikrindi, sen söyle." dedi Tess.

Sahile anlık bir kaçamak ya da Teresa'nın kendince bir neden uydurup organize ettiği partilerden biri olacak değildi ya ağızlarından bir türlü çıkaramadıkları şey. "Ne oldu yine?"

"Ethan, aşırı bir tepki vermeden önce insanca dinle ama tamam mı?" dedi Tom benden birkaç adım uzaklaşırken. Parmaklarını birbirine geçirip açması, onlarla oynuyor olması zaten onu rahatsız eden bir şeylerin olduğuna işaretti. Bu cümleyle birlikte asla güzel bir şey beklemezdim. 

"Hiç iyi bir şeyin başlangıcı gibi durmadı. "

"Ethan."

"Claire'in DNA'sını almalıyız. " dedi Tom.

"Neyi? Niye?"

"DNA. " dedi Teresa sanki konspet kendisine de biraz önce açıklanmışçasına. DNA'nın ne olduğunu nasıl bilmezdi izlediğimiz o kadar filmden sonra? 

"Niye? Bu nereden çıktı şimdi?" dedim Teresa'nın yanına kendimi bırakırken. Hataydı. Direkt göz hizasına gelmemeliydim. O yeşil gözlerin beni ikna edemeyeceği çok az şey vardı. 

"Chris'in DNA analizlerinin sonucuna baktım. "

"Chris'in DNA'sını neden analiz ettin?"

"Önsezi diyelim. " dedi Tom parmaklarını birbirine geçirirken, tekrardan parmaklarıyla oynamaya başladı. Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Gözlerini benden kaçırıyordu. Garip. "Ama bulduklarım içimdeki sesi haklı çıkardı. Biliyorsun ki hepimizin kan, saç vesaire örnekleri saklanıyor. Bu yüzden-"

"Konuyu uzatıyor mu? " diye sordum Tess'e dönerek. Teresa iç çekti. Tom parmaklarını birbirinden ayırdı sonrasında tekrar iç içe geçirdi. Tess parmağını şıklatarak acele etmesini işaret etti. 

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora