"Orada olacağım," dedim. Aslında ne kadar para toparladığımı bile bilmiyordum. Çalıştığım yere gidip patrondan avans isteyecektim. Asla zor işlerde ve az bir paraya çalışan insanları kınamamıştım ama bu benim başıma gelince kendimi tuhaf hissetmekten alıkoyamamıştım.

"Sana telefon bırakıyorum, ben aradığımda dediğim yere gelirsin."

"Tamam."

Adam odadan çıktığında annem odaya girdi. Adama olan tuhaf bakışlarından kim olduğunu bilmediğini anlamıştım. Gülümsemeye çalışıp uzandığım yatakta doğrulmaya çalıştım, geçirdiğim kriz yüzünden bitkin düşmüştüm. Annem elindeki kahve bardağını yatağın yanındaki kahverengi dolabın üzerine koyup serum takılı kolumu tutarak doğrulmam da yardımcı oldu.

"Kimdi o adam Yoongi?"

"Adını bilmiyorum ama borcumuzun olduğu mafyanın adamlarından birisi anne."

"O bugün müydü? Daha zaman var sanıyordum. Daha tüm parayı toparlayamadık ki. İki milyon won açık var."

"Jimin, Jungkook ve Rose'dan alacağım kalanı," dedim utana sıkıla. Utanmıştım başkalarından borç aldığım için. Aslında utanılacak bir durum yoktu, sonuçta hepimiz insandık ve her daim paramız olmuyordu. Ama ben bu yaşıma kadar bu şekilde yetişmemiştim. Ailemden uzak kalsam da param olmadığı zaman dışarı çıkmamayı tercih ediyordum.

"Nasıl kabul ettin Yoongi? Sen gururlu bir çocuksun."

"Şey..." dedim bakışlarımı annemden kaçırarak. Daha anneme söylememiştim Rose'un sevgilim olduğunu. "Rose ikna etti, yoksa defalarca kez onlardan para almayacağımı söyledim Jungkook ve Jimin'e."

"Rose kim Yoongi? Kız arkadaşın mı?"

Yanaklarım hafiften kızarınca şu halimde bile kızardığım için kendime ufak bir tebrik armağan ettim.

"Evet." Pes etmiş bir şekilde konuşmuştum. Nasıl olsa annem şimdi değilse bile sonrasında öğrenecekti illaki. O yüzden artık saklamanın bir manası yoktu. Zaten çevremde olan insanlardan bir tek annem sevgilim olduğunu bilmiyordu.

Annem elleriyle yanaklarıma baskı uygulayarak dudaklarımın büzülüp öne çıkmasına sebep oldu. "Senin adına sevindim oğlum ama zorlanmadın mı?"

Annemin neyi kastettiğini anlamıştım. Anneme beni düşündüğü için minnettardım. Okul yüzünden ailemle çok vakit geçirme şansım olmamıştı. O yüzden sevgi gördüğüm zaman nasıl davranmam konusunda emin olamıyordum o an.

Başımı hayır manasında sağa sola salladım. Rose'a istemeden alışmıştım, duygularım benden habersiz kalbimin kapılarını ardına kadar açmış ve Rose için en güzel yeri hazırlamıştı. Haberim olmadan oluşan duygularım hareketlerime de yansımış ve Rose'a, Jimin veya Jungkook'a davrandığım gibi davranmaya başlamıştım, rahattım Rose'un elini tutarken ya da omzuna başımı koyduğumda saçlarımın arasında gezen parmaklarını hissederken.

"Zorlanmadım anne. Sanki bedenim ona çok daha önceden alışmış gibi."

"Benim küçük oğlum büyümüş desene artık Yoongi."

Hafifçe gülümsedim, annem duygulanmış gibi görünüyordu.

"Ne çabuk büyüdünüz? Daha dün Yoon Ji'nin saçları çekip ağlatırdın, şimdi koca adam oldun da aile işlerine kadar yardım ediyorsun Yoongi."

"Evet," dedim. "Büyüdüm."

Son bir ayda başıma gelmeyen kalmamış yıllar boyu görüp öğreneceğim çoğu şeyi şu kısacık zaman dilimine sığdırmıştım. Zaman kıymetliydi ama biz değerini bilmiyorduk.

HaptofobiWhere stories live. Discover now