I-Meçhul Kişi

131 17 11
                                    

   Yüzü hapishane duvarlarına çalan, renksiz, hayattan kendini soyutlamış insanların arasından, yavaş yavaş yaprakları dökülen ağaçları izleyerek geçiyordum. Kulaklığım takılı, üzerimde en sevdiğim deri ceket, rengi siyahla gri arasında gidip gelen pantolum ve  yeni beyaz spor ayakkabımla, gözlerim kapalı, şehrin tozlu gürültüsünün sessizliğini dinliyordum ki birinin bana çarpmasıyla irkildim. Hesap sormak için hazırlanan vücudum hiçbir şey yapamadan öylece durmuştu çünkü bana çarpan çocuk anında koşarak uzaklaşmıştı ve arkasından birkaç tane daha adam koşturuyordu. O adamları takip ederek önlerine geçtim ve ben de bana çarpan çocuğu aramaya koyuldum. En sonunda görmüştüm onu:
-Hey, sen bana çarptın ve özü- diye bağırarak konuşuyordum ki ben daha sözümü bitirmeden eliyle ağzımı kapatıp kendinin olduğu duvara doğru çekti. Kafasını çıkarıp adamların geldiği yöne doğru baktı ve şunları söyledi:
-Kimsin bilmiyorum ama yaşamak istiyorsan o çeneni kapalı tut, yoksa o adamlar bizi bulurlarsa ikimizi de öldürürler, dedi. Dediklerini dinlemek dışında yapabileceğim bir şey olmadığından şimdilik hesap sormayı erteledim. Ben susunca elini de ağzımdan çekti.
   Adamlar geliyor mu diye bakmak istedim fakat kafamı çıkardığım an bizi gördüler. İsmini bile bilmediğim çocuk "Ben üç dediğim anda koşacağız, anladın mı? ", dedi. Kafamı sallayarak onayladım, üçe kadar saymasını bekliyordum. Çocuk bir ve ikiyi atlayarak "Üç!" dedi ve elimden tutarak koşmaya başladı. Ben :
-Hani üçe kadar sayacaktın, aptal mısın?
-Üçe kadar sayacağım demedim, üç dediğimde koşacağız dedim ama anlaşılan o ki algılamakta güçlük çekiyorsun. Konuşacağına koş, beni yavaşlatma.
-Seni yavaşlatıyorsam elimi bırak. Ne demeye tutuyorsun? Ben mi tut dedim sana?
-Aslında haklısın, ne diye hayatını kurtarıyorsam? Geldin ve beni görmelerini sağladın. Ne halin varsa gör, helvanı yemeye gelemeyeceğim. Kusura bakma.
-Tam bir kaçaksın!
Beni öylece bırakıp gitti. Keşke o kadar sert davranmasaydım, ya haklıysa? Arkama baktığımda adamlar koşarak bana yaklaşıyorlardı. Bağırarak konuştuklarından dolayı söylediklerini çok net duyabiliyordum:
-Hey, buraya gelin! Onunla birlikte olan şu kızı yakalayıp Ushan'ın hangi cehenneme kaçtığını öğrenelim, çabuk olun! Adamın dediklerini duyduğum an bordo kapüşonlu az önceki çocuğun-Namı değer Ushan- gittiği yönün tam tersine doğru koşmaya başladım. Kaçtım, kaçtım veya ben kaçtığımı sandım. Lanet olsun, çıkmaz sokağa girmişim! Aferin sana Alya, şimdi ne yapacaksın bakalım? Hızlıca düşünerek çöp konteynerının arkasında saklanmaya başladım. Eğer bir terslik olmazsa fark edilmezdim ve kurtulabilirdim. Ah, adamlar geldiler, bir de üç kişiler. Etrafı kolaçan etmeye başladılar, adamlardan en uzunu ve biraz daha esmer olanı buraya yaklaşıyordu. Kalp atışlarımın korktuğumdan, ne kadar hızlandığını duyabiliyordum. Neyse ki adam sadece çöp kutusunun içine bakmıştı, beni görmemişti. Artık rahatlayabileceğimi düşünerek, olduğum yerden gizlice çıkmaya çalışıyordum. O anda çöp kutusunun yanındaki cam bir şişeye basarak kayıp düştün, cidden artık kafayı yiyeceğim. Çığlık atmamak için kendimi zor tuttum, kafamı çarpmıştım, çizilmiş ve kanıyordu. Adamlar düştüğümde çıkan gürültüyü duymuş olacaklar ki hemen bulunduğum yere geldiler. Adamlardan biri bana yaklaştı ve eğildi:
-Güzelmişsin ama zekân o kadar iyi değil bakıyorum da. Gerçekten bizi atlatabilceğini mi düşündün? Şimdi, ya bana Ushan pisliğinin yerini söylersin ya da sen de bizimle birlikte gelmek zorunda kalırsın, seç birini. Düşünmek için 30 saniyen var küçük hanım.
-Bakın, sizin kim olduğunuzu ve Ushan dediğiniz kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Lütfen beni bırakın, benim size bir faydam olmaz. Üstelik bana bir şey yapmaya kalkarsanız başınız belaya girer. Benim kim olduğumu biliyor musunuz siz?
  Sözlerimi daha bitiremeden karnıma bir tekme savurdu, kaşlarını alaycı bir
tavırla çatarak:
-1, madem Ushan ile bir alakan yok öyleyse neden el ele kaçıyordunuz? 2,Hah kim mişsin bakalım, bu kadar kendine güveniyorsun?
-Ben Alya Atahan. Hani ülkenin sayılı zengin cerrahlarından biri olan Levent Atahan'ın kızıyım. Ona göre kiminle uğraştığınızı bilin! Adamlar sözlerimin ardından kahkaha atmaya başladılar,bu gerçekten sinir bozucuydu. Sesimi yümselttim:
-Bu kadar komik olan ne?
-Hiç. Senin sadece son 10 saniyen kaldı ve sen hala saçmalıyorsun. Cehennem için son 10-9-8-7...
  O sırada ayağa kalktım üstümü başımı silkeledim ama dik duramıyordum,bileğimi burkmuştum. Zar zor cevap verecektim:
-Pislik herifler, dedim ve dediğüm gibi adam elini havaya kaldırıp bana tokat atmaya yeltendi. Gözlerimi kapatmış sadece yüzüme bir fiske inmesini bekliyordum ki adam elini indireceği sırada arkasından biri elini ters çevirip cebindeki silahı da alıp diğer iki adamı tehdit etmeye başladı:
-Siz ikiniz, hemen elinizdeki silahları yere koyun ve ittirin ya da patronunuzu nasıl öldüreceğimi izleyin, nasıl fikir?
Patronlarının onayıyla çocuğun dediğini yaptılar. Çocuğun arkasından iki kişi daha geldi, çocuğa:
-Ushan, bizi çağırdın ama sen çoktan halletmişsin bu şerefsizleri kardeşim. Yakışıyor mu hiç, biraz bize de zevkini çıkarttırsaydın, stres atardık. Değil mi Cenk?
Cenk diye seslendiği kişi onu duymazdan gelerek Ushan'a döndü "Yapılacak bir şey var mı?" diye sordu. Ushan ise "Şurada ki tir tir titreyen başıma bela açan tam kurtuldum sanarken kendi başına bela açan şu kıza yardım etseniz iyi olur, ya da sen bu elimdeki çöpü - avanak adamlar- al, ben ona yardım edeyim." dedi.
   Bu Ushan dedikleri çocuğun üzerinde bordo bir kapüşonlu ceket altında da siyah bir pantolon vardı, kumral saçları gözlerinin önüne geliyordu. Bir dakika ama bu çocuk... Gerçekten az önce bana çarpıp özür dilemeyen ve elimden tutup koşmaya başlayıp, sonra da beni ortada bırakıp giden Kaçak mı? Kendi kendime düşü- nürken dalmışım yine, sonradan Ushan'ın bana seslendiğini duydum:
- Hey, orada mısın? Yarım saattir sesleniyorum. Aptalsın biliyorum ama bu işitmene de mi engel oluyor?
İyi, güzel, hoş çocuktu da, bir de kaba olmasa...
Ben:
-Ne, ne oldu? Şey, hayır. Dalmışım ayrıca daha kibar olsan ölür müsün?
-Rica ederim, zaten hayatını kurtarmak benim görevim ya tabi.
-Aa, pardon. Teşekkür ederim ancak bu durumda olmamın sebebi de sensin hani, hatırlatırım. Senin peşindeki adamlar benim senle ortak olduğumu düşündüler. Kim bilir ne suç işlemişsindir. Sicili temiz birine de benzemiyorsun pek.
-Her neyse, seninle tartışmaya niyetim yok. İyi misin, yürüyebilir misin? Seni hastaneye bırakabilirim.
-Hayır, iyiyim teşekkür ederim. Evime bırakabilir misin? Ailem merak etmiştir.
-Tamam, dedi. Arabasına yöneldi, kapıyı açmasını bekledim tabi ki de açmadı. Arabanın camına eğilip ona baktığımda:
- Ne o, yoksa arabanın kapısını açmamı mı bekliyorsun? O kadarını yapabilecek kadar yetenekli olduğunu düşünüyordum.
   Cevap vermedim, ön koltuğa oturdum. Kollarımı birbirine bağlayıp gözlerimi ona çevirdim. Bana ukala ukala sırıttı. İlerliyorduk...
Ushan:
-Ee, nereye gidiyoruz geveze hanım?
-İlk olarak benim adım "Geveze" değil, Alya. İkincisi ise eve gidiyoruz. Hani beni evime bırakacaksın ya?
-Gerçekten zekâ yaşın kaç? Evinin yerini bilsem nereye gidiyoruz diye sorar mıyım sence?
-Pardon, Mavi yalı Mahalesi'ne gidiyoruz. Senin yüzünden hep, akıl mı bırakıyorsun insanda?
Ushan :
-Doğrudur, genelde kızların hepsinin benim yanımdayken akılları uçar böyle bir karış yukarıya falan.
Yüzünü egosunun gülüşünün sarmaladığı ifadesi beni çileden çıkarıyordu. Cevap vermedim yine gözlerimi çevirip ondan ve egosundan iğrenircesine ağzımı büzerek baktım.
             ******************
Ben:
-Bıraktığın için teşekkürler, görüşmemek üzere.
Ushan:
-Aynen, ben de tanıştığıma çok memnun oldum, iyi günler.
-Memnun olmak mı? Ukala.
   Çok yorucu ve ilk defa sıradan olmayan bir gün geçirmiştim. Kapıyı aöan Gönül teyzeyi-küçüklüğümden beri bizimle çalıştığını bildiğim yardımcımız, ailemizden biri gibi- selamladım ve koşar adımlarla odama çıktım. Kendimi hemen yatağıma attım. Üstümü değiştirecek gücüm bile yoktu. Annem geldiğimi duyar duymaz odama geldi. Annem:
-Alya, hoş geldin kızım. Nasılsın?
-İyiyim anne, sen?
-Ben de iyiyim. Ee, hazırlıklarını bitirdin mi bakalım?
-Ne hazırlığından bahsediyorsun anne?
-Kızım, tatilin haftaya bitiyor. İki gün sonra İstanbul'a uçak biletin var, hani artık İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi birinci sınıfsın ya, hatırlatayım dedim. Aklın nerede senin?
- Ne? Buna inanamıyorum anne. Ben tamamen hazırlıklarımı bitirmeyi unuttum. Şimdi tamamlarım. Bu arada orada nerede kalacağım?
-Bir daire kiraladım senin için. İki odası ve bir salonu var, yalnız yaşayacağın için uygun olacağını düşündük. İlk gittiğinde biraz zorlanacaksın zaten ama eğer yine de rahat edemezsen farklı bir evi kiralayabiliriz. Şimdi seni yalnız bırakıyorum, dinlen ve hazırlan. Akşam yemeğinde görüşürüz,dedi ve odamdan çıktı.
  Annem böyle konuştuktan sonra nasıl endişelenmeyeceğimi düşünebilir, gerçekten anlamıyorum. Neyse biran önce eşyalarımı hazırlamalıyım. Çok heyecanlıyım, ilk defa tek başıma evden uzakta bir yerde yaşayacağım...

KAÇAKWhere stories live. Discover now