•2• Fight, Tension and Lover

76 18 16
                                    

A/N: Medyayı dinlemenizi tavsiye ederim. Genellikle bu şarkıyı dinleyerek yazdım bölümü. Iyi okumalar💕

🍷🍷🍷

"Friends called him stupid and his brothers called him gay
Emptied all the bottles 'til the pain went away"

"Arkadaşları ona aptal derdi ve kardeşleride gay
Acı uzağa gidene kadar tüm şişeleri boşaltırdı"

🍷🍷🍷

Jimin'in Yoongi ile kütüphanede karşılaşmasının üzerinden 3 gün geçmişti. Ama Yoongiye şu an onu uyutmayan sikik çeneli iki arkadaşı sorsanız hatırlamazdı bile.

Yoongi için sıradan bir Perşembe idi. Öğleden sonra dersi olmadığı için eve erken gelmişti ve tabi ki de içki almıştı. Sahilde tek başına oturup içiyordu yine. Yapayalnızdı bir tek o ve güzel Mas Amiel'i* vardı.(*Iyi bir şarap markası)

Telefonu çalmaya başlamıştı. Yoongi bunu garip bulmuştu çünkü onu sabah arayan Namjoon'dan başka numarasını bilen olduğundan bile şüpheli idi. Sonrasında aklına bu sabah Namjoon'un aramadığı geldi. Başka kim arıyor diye düşünmek için bile yorgun hissediyordu.

Cebinden yavaş hareketlerle kırık ekranlı telefonu çıkardı. Başka birinin arayabileceğini düşünerek sadece beynini boşa kullanmıştı. Sabah aramaması ve şimdi araması garibine gittiği için açtı. Yavaşça kulağına götürürken Namjoon'un her zamankinin aksine endişeli sesini duydu. Işte bu daha da garipti. Çünkü Namjoon kolay kolay endişelenmezdi.

Namjoon aceleci ama fısıldar bir ses tonu ile "Babamız şu an hastanede ve odada bir tek sen yoksun. Hemen buraya geliyorsun." Demişti. Demişti demesine de Yoongi dinlemiyordu bile. Şişeyi kafasına dikmekle meşguldü.

Namjoon hala konuşmaya devam ediyordu. Tek fark artık sesi daha da yükselmeye başlamıştı. Namjoon telefona "Seni pis homo ne zamana kadar böyle gidecek?" Dedi bağırmanın da ötesinde bir ses ile. Yoongi duyduğu sözle sinirlerine hakim olmaya çalıştı. Telefonu sertçe kapatarak cebine koydu ve deli gibi çığlık atmaya başladı.

Çığlıklarının arasında küfür etmeyi unutmuyordu "Aşağılık orospu çocuğu. Seni zavallı piç. Bunu söylemek zorunda mıydın?" Diye bağırdı denize doğru.

Elindeki yarısı bitmiş şişeyi yere fırlattı ve cam kırıklarında gözlerini gezdirdi. Büyük keskin bir kırık parçasını alıp bileğine bastırdı. Hafif aşağı kaydırdı. Demin attığı çığlıklardan daha büyük bir çığlık atarak keskin cam parçasını avucunda sıktı. Sonra ise denize fırlattı elindeki parçayı.

Biraz sakinleşmişti. Oturdu ve yeni bir şişe Mas Amiel açtı. Bunu evde içmek için almıştı. Nasılsa baba parası yiyordu. Yeni bir tane almak onun için sorun olmayacaktı.

Eve doğru adımlar iken küçük yudumlar alıyordu. Eve geldiğinde yedinci denemesinde kapıyı açabilmişti. Günışığı olmayan karanlık eve girdi.

O burda olsa böyle olmasını ister miydi Yoongi'nin? Istemezdi elbette. Insan sevdiğine kıyabilir miydi? Kıyamazdı. Hele Günışığı Yoongi'sine hiç kıyamazdı. Onun dünyadaki tüm kötülüklerden uzakta olmasını isterdi. Ama şu anki Yoongi bunun tam tersi idi. Alkol, uyuşturucu arada da sigara.

Bütün bu günahlarına rağmen çıplak tenine Günışığından sonra hiç ışık vurmamıştı. Günışığı için bir bakir gibi bekliyordu. O da biliyordu Günışığı istemesine rağmen buraya gelemezdi ama onun bu dünyaya gelmesini beklediğini kim söylemişti ki.

Everybody Gets High | YoonMin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin