USLU ÇOCUK

492 36 17
                                    

*

Konuşmaya gireceğim sırada araba sesleri duymaya başlıyordum. Dağın yamacında olduğumuz için aşağıdaki bütün yolları görebiliyorduk. Bizden yaklaşık 4 kilometre ileride bir tır hareket halindeydi. Ece' ye döneceğim sırada başımda bir soğukluk hissettim ve o kalın ses beynimde yankılandı
+ Silahlarınızı yere bırakın ve ellerinizi kaldırın.
+ Ve bu arada kızlara dokunmayın, geride kaç kişi varsa öldürün.

Yaşantımız yüzünü bile göremediğim kalın sesli adamın ellerindeydi. Öl derse ölür yaşa derse yaşayacaktık.

*

Kafama aldığım hafif ama bir o kadar da canımı yakan darbe ile kendimi diz çökmüş bir şekilde buldum . Zor da olsa başımı arkaya doğru çevirmiş ne gibi bir belanın içinde olduğumuzu çözmek istemiştim fakat gördüklerim karşısında hayretler içerisindeydim . Bu adam deney tüplerinin orada ki adamdı . Aynı iğrençlik , aynı gülüş , aynı ses tonu hatta aynı dar sıfır kollu t-short giyiyordu . Şaşkınlığımı görerek o iğrenç kahkahası ile yanıma yaklaştı ve kulağıma fısıldayarak "Sana buradan çıkmak o kadar kolay değil demiştim" dedi . Ne olduğunu anlayamıyordum , ne istiyordu bizden . Yüzünün iğrençliğine bakarak aklımda oluşan milyon tane soru olmasına rağmen sadece "Bizden ne istiyorsun" diyebildim . Gözlerimin içine bakarak yavaşça ayağa kalkmaya başladı ve sesini herkesin duyabileceği yüksekliğe getirerek "Burası benim çöplüğüm . Hepinizi en başında uyarmıştım , özellikle de seni selim . Anlayacağınız o ki bundan sonra hepiniz benim hizmetimde çalışan birer köle olacaksınız. Mallarınız benim malım , karılarınız benim karım olacak." dediğinde iğrenç bir kahkaha atarak bizim askeri aracımıza bindi . Etrafıma bakınıyordum fakat Ayda'yı göremiyordum , her göremediğim saniye ise delirmem için yetip artıyordu . Ani bir hareket ile dizlerimin üzerinden kaldırıldım ve başıma dayanan silah sayısı 2 oldu . Sinirlerim bozulmuştu başıma silah dayayan adama bakarak " Başka var mı silah dayayacak , söyleyin de onlarda gelsin 2 kişi az " dediğimde beni anlamadığını fark ettim . Bu adamları ilk gördüğümde de bizi anlamıyorlardı , farklı bir dilde bağırıp durmuşlardı . Arabaya binmem için silahının ucunu karın boşluğuma dürterek arabayı gösterdi . Komutan , Ali , Ayhan ve diğerleri farklı farklı arabalara bindirilmişti bile . Arabaya binene kadar etrafıma bakmama rağmen Ayda'yı göremiyordum . Güç bela arabaya bindirilip kafama bez bir torba geçirildi , çok fazla sinirlerim bozulmuş gülmeye başlamıştım . Uzun bir süre yol gittikten sonra araba yavaşlamaya başladı , büyük bir kapı benzeri bir şeyden geçiyorduk . Araba rastgele park edilip kafamdaki torba çıkartıldı . Rahatça nefes aldığımda biraz da olsa kendime gelmiştim . Fakat bu pek de uzun sürmeyecekti anlaşılan , tekrardan başıma silah dayanarak anlamadığım bir dilde arabadan inmem söylenmişti . Ağır adımlarla askeri aracın merdivenlerinden inerken bir mucize olmasını bekliyordum ama beklediğim gibi olmadı . Etrafıma göz gezdiriyordum hemen hemen bir okul büyüklüğünde bir yapı , neredeyse 4 metreye yakın duvarlar ve filmlerdekini andıran kapının sağında ve solundaki gözcü kuleleri . Önümüzde ki araçlara baktığımda ise Ayda içindeydi , tekrardan kan beynime sıçramış gözüm kararmıştı . Kendimi öne doğru atarak koşmaya başladım , sadece araca odaklanmış bana bağıran yabancı adamları umursamıyordum . Ta ki kulağımın dibinde patlayan bir el silah sesini duyana kadar . Olduğum yere kilitlenmiş kıpırdayamıyordum , Bir anlığına vurulduğumu düşündüm fakat hiç bir yerimde acı hissetmiyordum . Silah sesini duyan Ayda gözlerinden yaşlar akarak bana baktığında kafamı yere eğerek kendi kendime intikam için yemin etmiştim . Tekrardan kalın sesli ismini dahi bilmediğim adam silahını ensemde yavaşça gezdirmeye başladı . Yeni ateşlendiği için ucu hâlâ sıcaktı . Tekrardan psikopat gibi kulağıma eğilerek "Uslu bir çocuk ol Selim , ben uslu çocukları çok severim" diyerek silahı ensemden çekti ve tekrardan yabancı bir dilde adamlarına bir şeyler söyleyerek kendisi tam aksi yönümüze gitmeye başladı . Önümü dönmüş gidecekken Komutan her zaman ki gibi korkusuz ve cesur rolünü oynamaya başlamıştı . Başına silah dayayan adamı etkisiz hale getirerek silahını almıştı , her şey saniyeler içinde gerçekleşiyordu fakat ne yapacağını bilmiyordu . Adamlar etrafını sarmış daha doğrusu şimdi Komutan etkisiz hale gelmişti . Kalın sesli adam hızlı adımlarla Komutan'ın yanına yaklaşıp silahını kafasına dayamıştı . Herkes şaşkın bir şekilde bakarken adam dişlerini sıkarak "Yaramazlık yapmayın" demişti ve tetiği çekmişti . Yüksek bir gürültü ile patlayan silah ve hemen ardından ise Komutan'ın yere düşen cansız bedeni . Olayları sindiremiyordum , her şey çok kısa sürede olup bitiyordu . Ali dizlerinin üstüne çökmüş bağırmamak için kendini sıkıyordu fakat göz yaşlarına hakim olamadı . Böyle bir olay herkesi üzdüğü gibi beni de üzmüştü fakat Komutan ve Ali'nin son zamanlarda neler çevirdiğini bildiğimden pekte oralı olmamıştım . Kalın sesli adam bize son bir bakış atıp uzaklaşmaya başlamıştı . Herkes fiziksel ve ruhsal bir çöküş yaşıyordu .









1 HAFTA SONRA

Oturduğum yerden kapı aralığından gelen yemeği yemek için kalkmıştım . Yerdeki tabldotu alarak yemeğe başladım . Her ne kadar kokusu ve tadı olmasa da aç kalmamalı güç kaybetmemeliydim . Burada ki 7. günümüzdü , her gün farklı bir iş veriliyor , bize söylenenleri yapmak zorunda kalıyorduk . Aramızdan itiraz edenler ve yapmak istemeyenler illa ki çıkıyor fakat sonlarının Komutan gibi olacağı söylenip tehdit ediliyorlardı . Sonsuza kadar böyle sürüp gidecek değildi tabi , Ali ve Savaş bir araya gelerek ne yapmamız gerektiğini planlıyorduk . Planı işleve sokabilmemiz için geri kalan askerlere ulaşmamız gerekiyordu . Her gece intikam için ettiğim yemin beynimde yankılanıyor uyuyamıyordum , her ne yapacaksak bir an önce yapmamız gerekliydi . Buraya geldiğimizden bu yana Ayda'yı 2 defa görmüştüm . Kendi kendime oturup düşünecek çok zamanım olmuştu burada . Bir insana bu kadar bağlanmak her açıdan çok tehlikeliydi , en azından böyle bir durumda . Ve ben Ayda'ya tahmin bile edemeyeceğim kadar bağlanmıştım , düşündüğümde bir tarafım böylesine karanlık bir dünyada tek ışığımın o olduğunu söyleyip diğer yanım ise bu kadar bağlılığın benim için kötü olacağını söylüyordu . Her akşam bunları düşünüp kendi kendime konuşuyordum . Bir gece akşam için verilen yemeği yedikten sonra tahtadan yapılmış yatak görevi gören sedire uyumak için uzanmıştım . Uykuya dalacağım sırada belli başlı tıkırtılar duymaya başladım , uzandığım yerden kalkıp sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorken bu sefer ise kapı tıklatıldı . Ardından ise Savaş'ın sesi , "Selim ben geldim , Ali hemen hemen bütün askerlere ulaşım sağladı bu akşam planı devreye sokuyoruz . Hiç kimsenin burnu bile kanamadan çıkacağız buradan ". Duyduklarım karşısında ne diyeceğimi bilmiyordum , aklıma her zaman olduğu gibi hemen Ayda geldi . Yavaşça kapıya yaklaşarak " Bak savaş sizlere güveniyorum fakat Ayda'nın da başına bir şey gelmesini istemiyorum . Neden en son benim haberim oluyor bu şeyden " diyerek sitem etmiştim . Savaş yavaş bir şekilde anahtarı kapı deliğinden sokarak çevirdi , kapıyı açar açmaz eliyle sus işareti yaparak "Her şeyi anlatacağım " dedi . Gerçekten neler döndüğünü merak ediyordum doğrusu . Savaş tekrardan bana bakarak " Şu an tek yapmamız gereken üst katta ki büyük ofise ulaşmak , Ali ve diğer askerler bizi orada bekliyor, daha sonra Ayda ve Ece'yi alıp buradan çıkacağız " dedi . Savaş'ın dediği her kelime bana terapi gibi geliyor , mutlu ediyordu . Tamam anlamında kafamı salladım ve odadan dışarı çıkarak kapıyı yavaş bir şekilde kapattım . Doğruca koridorun sonunda ki merdivenlerden çıkmaya başlamıştık , karanlık olduğu için etrafı zor görüyor bir şeye çarpıp ses çıkarmamak için çabalıyordum . Merdivenleri teker teker çıkarken bir anda yüzüme tutulan fener ile neye uğradığımı şaşırdım , karanlığın içinden gelen uğultular kafamı karıştırırken tanıdık bir ses kulağıma fısıldadı " Uslu bir çocuk değilsin Selim".


Zombi Salgını (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin