YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: "BELKİ DE İNSANLAR DEĞİŞİR"

En başından başla
                                    

"Aynı Ulaş Eroltu ile konuştuğumdan emin değilim." dedim dehşet içinde. "Beni sürekli yargılayan, sığ ve dar olduğumu söyleyen, kendimi insanlardan üstün ilan ettiğimi ileri süren sen değil misin? Neden katlanamadığın biriyle illa iletişimde olmak istiyorsun?"

"Benim." Ellerini silkeledi ve hafifçe yana doğru kaykıldı. Caelo hafifçe huzursuzlansa da bir harekette bulunmadı. "Benim kötü bir çocuk olduğumu düşünen, okula bile gitmeyen sorumsuz serserinin teki olduğumu söyleyen de sensin. İnsanlar bazen anlaşamadığı insanların yanında kendilerini diğerlerinin yanında olduklarından daha özgür hissederler."

Ulaş Eroltu'nun neyden bahsettiğini tam olarak biliyordum. Böyle insanların yanında daha fazla kendiniz olabilirdiniz, insanların sizi yargılayacağından korkmazdınız. Benim zaman içinde onu yargılamadığımı söylerken ciddi olduğunu düşünmüyordum çünkü ben hep onu bir şeylerle yargılamıştım. Bunun dışında bana alıştığını ve eskisi kadar yanımda sıkılmadığını söylediğinde açılan kapının nereye çıktığını fark edebiliyordum. Sanırım Ulaş Eroltu beni bir arkadaş olarak görmeye başlıyordu.

"Benim yanımda öyle mi hissediyorsun?" diye sorduğumda kuşkucu bir sesle, küçük bir çocuk gibi kafasını salladı.

"Sanırım. En azından geçirdiğimiz vakit burnumdan gelmiyor." Kıpırdandı ve Caelo'yu bacak arasından alıp yanına koydu. Bana doğru yaklaştığında dikkatli bir şekilde ona bakındım. Gözlerini gözlerime dikmişti, birkaç saniye o da dikkatli bir şekilde bana baktı ve sonra hafifçe ellerimi ellerine hapsetti.

"Sana söz veriyorum." dedi yumuşak bir sesle. "Bir daha seni sözlü ya da fiziksel olarak tehdit etmeyeceğim. Gerçekten iyi bir çocuk olacağım, laf sokmayacağım diyemem, seninle atışmaktan keyif alıyorum. Ama kesinlikle pislik yapmayacağım. Caelo'ya layık bir baba olacağım, göreceksin."

Hafifçe gerilerek ellerimi onun ellerinden çektim. "Evlenme teklifi yapıyormuş gibi konuşmaz mısın?"

"Öyle konuşmuyorum." dedi utanarak ve bakışlarını kaçırdı. "Hemen yanlış anlıyorsun! Şurada samimi duygularımı açıyorum, sen ise dalga geçiyorsun."

"Dalga geçmiyorum." dedim ciddi bir sesle. Yeniden bana baktığında ise hafifçe gülümsedim. Büyükannem onun iyi birisi olduğunu düşünüyor, bu sorunların geçici olduğunu söylüyordu. Ona göre Ulaş Eroltu kurtarılması gereken bir çocuktu ve bunu ancak ben başarabilirdim. Şimdi benden ikinci bir şans istiyordu, bunu ona vermeli miydim? Sanırım bunun cevabını zaten biliyordum. Büyükannem fenalaştığından beri daha temkinliydim, eğer problem çocuğu kendimden daha da uzaklaştırırsam bunu kendisine dert edinip dururdu. "Eğer sözlerinde samimiysen, sanırım sana katlanmayı kabul edebilirim. Yine de hala Caelo'ya iyi bir baba olabileceğini bana kanıtlaman gerek."

Öyle yumuşak bakıyordum ki Ulaş Eroltu'nun bana bakan gözleri bir anda kısıldı, elmacık kemikleri kızardı ve anında ellerini yukarıya kaldırıp yüzünü gizledi. "Okyanus gibi bakma, bakamıyorum sana." dediğinde utangaç bir sesle kaşlarımı çattım.

"Okyanus gibi mi?"

"Oldukça derin."

"Ben o şekilde bakmıyorum." dedim katı bir sesle. Parmaklarımla bir yandan kıyafetlerimi çekiştiriyordum. "Benim hakkımda dediklerini hatırlasana. Benim gözlerimden lavlar akıyor."

"Doğru." dedi ellerini çekerken. "Sevmediğin insanları o şekilde yakarsın."

"Eğer iyi bir çocuk olursan seni yakmam." Bunları söylerken küçük bir çocukla anlaşma yapıyormuş gibi parmağımı ona doğru salladı. Parmağıma, ardından da gözlerime baktıktan sonra gözlerini devirdi.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin