BÖLÜM 13 ∞♦ Abi ve Küçük Kardeş ♦∞

Mulai dari awal
                                    

"Kapkaççılar," dediğinde etrafımızda ki insanlar koşarak bize doğru gelmeye başladı.

Marcus elindeki kılıcı hazırda tutarken Alaric, küçük hançerini boyunlarında kullanıyordu. Bana doğru gelen insanları öldürmeden yaralayarak kendimi kurtarıyordum.

"Bizde birşey yok ki!" dedim bana doğru gelen insanlara.

"Siktir!" diyerek yanıma doğru gelen Marcus'a uzunca baktım.

"Küfür ettin..." dedim şaşırarak. İnsanların böyle küfür ettiğini biliyordum ama gerçek hali çok komik gözüküyordu. Hele ki böyle bir durumda Marcus'un küfürünü duymak benim için komik ve şaşırtıcıydı.

"Eliana," dedi tavrıma karşılık bıkınca. Sonra da, "Bir şeyler yapamaz mısın?" dedi mırıldanarak.

Büyü gücümü kullanmamı istiyordu! Onları yenebilirdik, sayıları azdı. Kılıç darbelerim arasında Marcus'a cevap vermeye hazırlanıyordum.

"Alaric." dedim sadece. Başını sallayıp Alaric'in yanına gitti. Ona bir şeyler söylerken Alaric itiraz edip duruyordu. Bir yandan darbeler indirirken Alaric'in gözlerini devirdiğini görmüştüm. Gözlerimi onlardan çekerek ileri baktığımda üç kişinin onlara doğru koştuğunu gördüm, ama onlar bunu fark etmedi.

Sessiz bir şekilde büyü mırıldanırken Marcus ve Alaric hızlıca arkalarına bakmadan koşuyordu. Beni burada mı bırakacaklardı? Marcus'un planı bu muydu? Tek başıma kalmak...

Birkaç kişiyi darbelerimle indirirken o üç kişinin uçup yere düştüklerini gördüm. Bunun sayesinde kişilerin gözleri oraya dönerken, "Büyücü!" diye bağırdılar. Aralarından birkaçı kaçtığı için diğerleri de onu takip etmişti.

Geriye doğru giderek Marcus'un peşinden gitmeyi hedefledim. Arkamı dönerek koştum. Kılıcım elimde dururken, gözlerim etrafta onları arıyordu. Atlarımız orada kalmıştı. Kaleye nasıl gidecektik peki?

"Marcus!" diye bir ümitle sesimi duyması için bağırdım. Swinyer'dan aldığım eğitimi kullanarak sesleri kontrol ettim. İllaki kavga edeceklerdi.

"Salak! Onu nasıl orada bıraktın?!" Alaric, sesini yükselterek Marcus'a bağırıyordu. Benim için endişelenmiş miydi?

Seslerini takip ederek onlara doğru gittim.

"Bana salak deme!"

Yapmayın ama... "Salaksın!" dedi hiddetlenerek.

"İkiniz de salaksınız!" dedim onlara gözükerek. "Kavga edip etrafınıza bakmıyorsunuz! Ya sizi takip etselerdi?" Kılıcımı geri yerine koyup onlara döndüm.

"Ne yaptın onlara?" dedi Alaric

"Sizin kaçtığınızı görerek benim gibi bir kızla savaşmak istemediler." dedim omuz silkerek. Alaric'e direk büyü yaptım diyemezdim. "Atlarımızda olmadığına göre ne yapacağız?"

"İleride bir kasaba olması lazım. Oraya gidip at satın alalım. Sonra geri yola koyuluruz." dedi Alaric kaşları çatık bir şekilde. Eminim ki durumumuzu sorguluyor, nasıl kaçtılar gibi sorular aklında dolanıyordu.

"İyi fikir." diyerek onayladım.

Alaric tek kaşını kaldırıp Marcus'a baktı. "Salaklar böyle fikir söylemezler değil mi? Demek ki ben salak değilmişim. Kimmiş buradaki salak?"

Yavru aslan gibiydiler. Didişip duruyorlardı.

"Tanrım!" dedi Marcus ve kolumdan tutarak beni peşinden sürükledi.

"Yavru aslan gibisiniz." dedim ona ayak uydurmaya çalışarak. Lakin Marcus'un hızına yetişemiyordum.

"Sen böyle dövüşmeyi nereden öğrendin?" dedi Alaric yanımıza gelerek. Adımlarımız yavaşlamıştı.

Thita - Yakut HançerTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang