"Tamam üzerimi değiştireyim gidelim."

"Christina seni böyle görmedi mi zaten? Ne demeye üzerini değişitiriyorsun? " dedi Ethan Teresa çoktan üzerini çıkarmaya başlarken. Ethan ne kızardı, ne başını çevirdi. Tam tahmin ettiğim gibi.

"Ahşap Ev'de akşam yemeği için buluşmak istedi. Biz de kabul ettik. " dedi dolabının önünde dururken. Altın payetli bir etek ve yeşil bir elbise çıkardı. Bize sormak için üzerine tuttu.

"Yeşil." dedim Ethan'ın "Altın." dediği anda. Teresa gülerek yeşil elbiseyi giydi.

Teresa'nın makyaj yapması kısa sürmüş ardından da hemen Ahşap Ev'e doğru yola çıkmıştık. Ethan'ın da en az benim kadar gergin olduğunu hissedebiliyordum. Tutması için elimi uzattım. Parmaklarını benimkilerin arasından geçirdi. En azından yürümek biraz olsun iyi gelmişti.

Ahşap Ev'e vardığımızda bir masa bulup yemeklerimizi aldık. Tabağa bakmaktan başka bir hareket yapamıyorduk hiçbirimiz. Christina girişte göründüğünde Ethan karşımda gerildi. "Tek başına değil." dedi Ethan, içeri Chris'in girmesiyle aynı anda. İkizler masaya doğru yürüdü. Chris'in dudaklarında kötücül bir gülümseme vardı. Tom hareketlense de kolumla onu durdurdum.

"Onu nasıl getirirsin buraya?" dedi fısıldayarak Teresa. İnsanların bize baktığını o da fark etmiş olmalıydı. Ah, o yüzden burada buluşmak istemişti. Onu olduğu yerde diri diri yakmayayım diye.

Öyle bir şey yapmayacaksın. Şimdilik. Dedi kafamın içindeki ses. Chris'in doğrudan bana bakmadığını biliyordum ama öyle geliyordu. Christina, kendisine bir sandalye çekti.

"Kardeşimi dinleyeceksiniz. Onu burada kovmaya hakkınız yok. "

"Christina senin Meclis'teki yerini bile almış. " dedim ona inanamayarak.

"Claire'i kaçırdı. " dedi Tom beni şaşkınlığa uğratarak.

"Ethan'ı zehirledi."

"Bu tam olarak-" Ethan bakışıyla beni susturdu.

"Onu bir dinleyin! " dedi Christina.

"Ben yapmadım. En azından isteyerek. Aiden zorla yaptırdı. Zihin kontrol edebildiğini biliyor muydunuz? " Evet, işte şu an direkt bana bakıyordu.

"Beni kaçıran sendin. Aiden kabul etti. "

"Zihin kontrolü." diye karşı çıktı Chris.

"Christina, gerçekten ona inanıyor musun?" dedi Teresa. Gerçekten buna inanıyor değildi ya. Ethan'a baktım. Sonra Tom'a. Benim anlattıklarımla çelişiyor olmasına rağmen Chris'in anlattıklarını dinlemeye ve ona inanmaya başlamışlardı.

"Yalan söylüyor. Ethan seninle kavga etti. Aiden senin düşünme yetisinden yoksun olduğunla aşağıladı."

"Kardeşim hakkında düzgün konuş."

"Ethan ona inanıyor olamazsın." dedim.

"Claire anlattıkları, Aiden'ın onu yakalaması zihniyle oynaması... Çok mantıklı. Bence ön yargılı olan sensin. " dedi Ethan.

"Yalan söylüyor." dedim Chris bana belli belirsiz gülümserken. Parmaklarımı dudaklarına takıp o gülümsemesini yırtmayı o kadar çok istiyordum ki. "Sizi konuşurken duydum. Senin rütbenin komutanın dediklerine karşı gelmeye yetmeyeceğini söylüyordu." Tamam tam olarak böyle söylememişti ama Chris yalan söylüyorsa benim de cümleyi birazcık çarpıtmamda bir sorun yoktu değil mi? Kulaklarım çınlamaya başlamıştı yine. Chris'in gözleri şokla açıldı. Bunu duymamış olmam gerekiyordu. Gözlerine baktım. Doğrudan. Kulaklarımdaki uğuldama artık daha belirgindi. Yüzüme sanki bir şey çarpmış gibi hissettim. "Doğruyu söyle. " dedim sanki bakışlarım Chris'in derisini delip geçecekmiş gibi hissediyordum. Burnundan akan kanı gördüm. Kendiminkinden de aktığını hissettim. "Konuş." dedim dişlerimi sıkarak. Ethan'ın belli belirsiz adımı söylediğini duydum, daha çok nefes alıyor gibiydi. "Konuş."

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now