Rüya'lar Gerçek Olsa

Start from the beginning
                                    

Rüya hâlâ kulağında çınlayan tıslama sesi ve bedeninde hissettiği sıcak betonun sertliğiyle kendine gelmeye çalışıp, tepesindeki yıldızları sayarken çarpan şahsiyet, hiçbir şey olmamış gibi umursamadan yoluna devam etmeye başlamıştı!

Hırsından, derin derin nefes almaya başladı. Yerdeki dağılmış kitaplarına hüzünle bakıp, anasına söven edepsiz bakışlarını az önce onları yere seren adama çevirdi.

"İnsan nezaketen özür diler modifiye kalas! Te Allah'ım ya! Nerede medeniyet fukarası var, dibime otostop çeker. Kara kedinin kara laneti!"

Yaşadığı sinirle dudaklarını büzerken, sislenmiş sinirli bakışları hâlâ umursamaz adamın geniş sırtında takılıydı. Oysa eliyle savuşturduğu sinek kadar ona değer vermeyen adam, hiç aldırmadan yoluna devam edince, içinde kaynayan yurdum insanının hırsı depreşmeye çoktan başlamıştı. Umursamaz adamın duymayacağı şekilde sesini fazla yükseltmeden, sinirlerini dışarıya kustu.

Kitapları çamurun içinden toplarken, "Moron! Dağ ayısı, ne olacak!" derken üzgün bir ifadeyle çamurlu, ıslak zemine yayılmış dosyaları topladı. "İnsan müsveddesi, insan nezaketen olsun yardım eder..."

Üzerinden şıpır şıpır suyu akan son notlara uzanmıştı ki, daha ne olduğunu anlayamadan kolunda oluşan sert temasla, yerinde ürkekçe sıçradı. Narin bileğini kelepçe gibi vahşice kavrayan, canını yakasıya sıkan parmaklara bakakaldı. Üzerindeki şaşkınlığını atınca, iri elin sahibine bakmak için gözlerini adamın göğsüne çevirdi: İncecik kumaşı geren göğsü çok genişti! Bakışları tırmandıkça bayrak direği gibi adamın üzerinde, başı geriye doğru kaykılıyordu. Sonunda kafasını iyice geriye atıp, ona zor kullanan elin asabi sahibine baktı! Gördüğü ilk şey; yosun yeşili berrak, uzun kirpiklerinin gölgesi arasına sığınmış, kızgınca kısılan gözler ve çatılarak yüzünü gölgelemiş haşin kaşlardı.

Rüya farkında değildi, ama kendisi şu anda şaşkınlıktan irileşmiş güzel kahverengi gözleriyle, gül yüzünde gonca gibi açmış al yanakları ve sanki her an içinden edepsiz bir kelime fırlayacakmış gibi aralık duran çokbilmiş dudaklarıyla öyle tatlı duruyordu ki, adam bir an alıklaştı!

Şaşkın bakışlarını adamın içine işleyen yeşil gözlerinden kaçırmayı, çok sonra akıl edebildi. Bileğindeki hafiflemiş baskıyı hissedince, şuursuz tutumunu ekarte edip mantığına yön verdi ve ilk düşündüğü mantık kırıntısıyla adamın elindeki ince bileğini hırçınca silkeledi; ama kurtaramadı! Adam öyle sıkı tutmasa da, hâlâ parmakları kıskaç gibi katıydı. O bırakmadan bileğini kurtarması imkânsızdı ve hâl böyle olunca bu sert adam kendi isteğiyle silkeleyerek bileğini bıraktığında, teninin yanan yerini okşayarak bir adım geriledi.

"Ne yapıyorsun be! Hangi akla hizmet bana dokunursun?" diye cadaloz bir şirinlikle çemkirirken, kibirli genç adam hâlâ buz gibi ifadesinin eşliğinde çatık duran kaşlarıyla ona bakarak "Sen, az önce bana hakaret mi ettin?" diye küstahça hesap sorma şerefini ona bahşedebiliyordu!

Şahane!

Ve bu hadsizliğe sessiz kalmayacak olan kız, tek kaşını yay gibi gererek, "Ah öyle mi etmişim ben..." dedi lafını alayla yaya yaya. "Hâlbuki iltifat ettiğimi düşünüyordum! Malum, şanınıza yaraşır şekildeki kelimelerimle ağırladım sizi!"

"Özür dile!" diye buyurdu küstah herif! Bariton sesindeki sertlikle aynı anda duyulan kadifemsi tını onu gerçek hayata döndürmeye yetmişti.

Bu olayda en az onun kadar kabahatli olan Rüya, yağ gibi su üstüne çıkma telaşıyla, kaşlarını hırçınca çattı. Bu da yetmezmiş gibi, dağa kafa tutan kırlangıç idamesinde omuzlarını cüretle dikleştirdi! Sonra adamın iriliğinden sinerek, ürkekçe bir adım geriledi ama kof yanını asla belli etmedi!

Rüya'lar Gerçek OlsaWhere stories live. Discover now