Alevlerin Claire'i sardığını gördüm. John'ın işi miydi? Aynı anda- Claire bağları yanarak küle dönüştü. Claire dizlerinin üzerine kalktı. Ne kadar bitkin olduğunu hissetmesem de görebilirmişim. Yarı baygın bakışlarıyla Teresa ve John'a bakıyordu. Bir eli karnına gitti.

Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. diye tekrar yankılandı ses. Claire ellerini yukarı kaldırdı. Dur. Dur. Dur. Dur. John Teresa'ya bir tekme savurdu, Teresa durdurmaya çalışsa da çok geçti. Ağabeyinin darbeleri üst üste geldi. Teresa kendini tutmayı başardı bir süre ama John Teresa'nın hamlelerini öngörebiliyordu. Yan tarafına onu sendeleten bir darbe aldı. Kendimden geçerken Teresa'nın duvara çarptığını gördüm.

Bilincimi tam kaybetmemiştim. Neden bilmiyorum ama bir nedenden John beni boğmayı bırakmıştı. "Nasıl?" dediğini duydum. Gözlerimi açmaya tereddüt ederek.

Claire'in sesini duydum. "Ben hayal edebileceğinden daha güçlüyüm!" Kahkaha attı. Deli bir kahkahaydı. Tıpkı konuşması gibi, sesi ona aitti ama kelimeleri telaffuz etme şekli vurgusu tamamen farklıydı. "Bekle. " dedi Claire sonra. Hayal görüyor olmalıydım. John'la konuşuyor olamazdı. "Dinleyicimiz var."

Bu sefer gerçekten kendimden geçtim.

Claire

Kendime geldiğimde -bayılmamıştım, hala ayakta duruyordum ama kendimden geçmiştim- Tom, Teresa ve Ethan'ın üçü de yerdeydi. Aiden da Chris de ortada yoktu. Kaçmışlar mıydı? Bizi neden bırakmışlardı? Aiden istediğini elde etmeden gitmiş miydi? Düşünmeden sendeleye sendeleye Ethan'a doğru ilerledim. Kendimi yere dizlerimin üzerine bıraktım. Sarstım. Ciddi bir yarası yok gibiydi. Morarmaya başlayan bir göz, yarık bir dudak... Başka neyi vardı bilmiyordum. Tekardan sarstım. İsmini söyledim.

Gözleri kocaman olarak öksürdü, elleri boynuma sarıldı. Kim olduğumu anlayana kadar boğazımı sıktı. "Claire- Özür dilerim. " dedi ellerini çekerken. Doğrulmaya çalışırken ikimiz de ağrıdan inledik. "İyi misin? " dedi gözleri kan kaplı pijamalarıma giderken.

"Hıhı. " diyebildim. Çok yorgundum. Konuşacak halim bile yoktu. İyi sayılırdım yani.

"Ethan. " Tom boğazını temizledi. Uyanmıştı. Görünürde fazla yarası yoktu. "İyi misiniz?" Kesinlikle Ethan'dan daha iyi görünüyordu. Bize doğru ilerledi. Ethan kendini kaldırdı. Elini bana uzattıysa da ayağa kalkar kalkmaz üzerine düştüm. Tüm ağırlığımı onun taşıdığının farkındaydım.

"Onu götürebilir misin? " dedi çatallı bir sesle Ethan Tom'a dönerek. Tom başını sallayıp kolunu bana uzattı. Ben Ethan'ı bırakmakta tereddüt edince kolum omzunda geçirerek kendi kolunu belime sardı.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama Tom beni odama getirdikten bir süre sonra yaralarımın iyileşmediğini fark etmiştik. Benden ziyade o. Tom, Sandra'yı getirdiği sırada Ethan ve Teresa da içeri girmişlerdi. Teresa haklı olarak hayalet görmüş gibiydi. Sandra'nın varlığına bile bir tepki vermeden kendisini banyoya kapatmıştı.

Sandra göğsümün altındaki bir yaraya dokunduğunda yerimden sıçradım. "Çok garip." dedi gözlerini kısarak. "Bazıları kısmen iyileşmiş gibi. " dedi bir başkasına dokununca acıyla inledim. Chris'le olan şeyi hatırladım. Evet, bir kısmı iyileşmişti. Tom ve Ethan'a döndü. "Hayati bir organına gelip gelmediğine emin olmalıyım. Öylece dikiş atıp bir şey olmamış gibi davranamam. " dedi yine de kanamaya devam eden yaraların üzerini kapatırken. Ethan ve Tom bakıştı. Sonra ikisi de bana baktılar. Başımla onayladım.

"Ben ikinizi götüreyim, Claire'in yolda kendinden geçmeyeceğinden emin değilim." dedi Tom kolumu tekrar boynuna atarken.

Ethan

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin