"Adli tıpa gidiyorduk. " dedi Claire mezarın üzerindeki karanfilleri dik bir şekilde toprağa saplarken. Claire'in elleri arasında bir anda büyüyüp sarmaşık gibi geçici mezar taşını sardılar. "Umarım sürünen bir bitkiydi. " dedi ellerini çırpıp ayağa kalkarken.

"Neden adli tıpa gidiyordunuz?"

Ethan öksürdü, Claire benden gözlerini kaçırırken. "Bir ceset daha bırakılmış bu sefer Yerleşke'ye, gölün yakınlarına." Claire'in balıklara toplu katliam düzenlediği yere. "Seni Cam Bina'ya bırakabiliriz. " diye teklif etti.

"Tom'un arabası bende. Ben sizi takip ederim." dedim anahtarı sallarken.

Claire yürüdüğümüz sırada benimle gelmeye karar vermişti. Tom'un arabasını park ettiği yerin tam tersi yere park etmiş olduğu için Ethan'dan ayrılmıştık. Claire sürücü koltuğuna geçtiği sırada bagajı açtım. Stilettolarımı çıkarıp yerine postallarımı giydim. Ardından dar elbisemin eteğini katlayarak diz hizamdan uyluklarımın üst bölgesine çıkardım. Tom'un arabada bıraktığı ve yüksek ihtimalle Ethan'dan çaldığı deri ceketi de giydim. Arabaya binip koltuğumu ayarladığım sırada Claire büyü yapmışım gibi bana bakıyordu.

"Her yere de cenazeye gidiyormuş gibi gidemem ki. " dedim Ethan onu takip etmem için selektör yaparken.

"Biriniz buraya neden geldiğimizi de anlatabilir mi?"

"Bunu bütün yolu gelmeden önce sorgulasan daha iyi olmaz mıydı?" diye sordu Ethan sarkastik bir tonda. "Claire cesedi görmek istedi." diye de ekledi morgun kapısını açtığı sırada.

"Neden bir kere görmek yetmedi mi?" diye sordum Claire'e dönüp.

"İçeri gelmek zorunda değilsin, Teresa. Seni getirmekle biraz düşüncesiz davrandık sanırım. " dedi Claire bize doğru gelen çocuğu fark edince yürümeyi bırakarak. Miles'ı görünce ona doğru yürüyebilecek tek insan Sandra'ydı zaten.

"Büyük bir kız olmamın zamanı geldi. Sonsuza dek kaçamam." dedim Claire'in kolunu tutarken.

"Onu nasıl yapacaksın? Belini tekrar kırıp seni uzatmalarını mı isteyeceksin?" dedi Miles bize yaklaştığı sırada. Kendi kendine bir kahkaha patlattı. Cevap vermemeyi seçtim özellikle de biraz ötedeki gözü yaşlı ailenin hatrına. "Şeytana satacak ruhun olmadığı için. Yoksa onda da mı boy sınırı var?" diye saçmalamaya devam etti. Yumruklarımı sıksam da dışarıda toplanmaya başlamış paparizeler ve biraz ötedeki acılı aile için sineye çekmeye karar verdim. "Çünkü büyük kız olmak için kesinlikle bir tane var. "

"Seni seviyene inmeyeceğim bulunduğun yer benim için bile fazla alçak, Miles." dedim ona yaklaşarak. Yalnızca dişlerini gösterdi bunun üzerine. Claire hafifçe kıkırdadı, ardından da danışmadaki kız. Ki Miles'ın aldığı tepkiye oranla salon dolusu kahkahaya eş değerdi, özellikle kendinden başka kimsenin mimik oynatmadığını düşünürsek.

"Madem öyle. Takip edin bakalım. " dedi arkasını dönüp hızla yürümeye başladığı sırada. Ayakkabıları sanki özellikle gıcırdıyordu cilalı zeminde. Birden kayıp yüzüstü düştü. Kendini toparlamaya bile fırsatı bulamadan yüzükoyun yatıyordu. Bu sefer herkes güldü. Miles'ın koyu renk teni kırmızıya dönerken ayağa kalkmaya çalışmasını izledik ki bu tekrar kayıp durduğu için birkaç dakikayı almıştı. "Her neyse. " dedi üzerini düzeltirken. Biraz daha kızarması mümkün görünmüyordu. "Bu kapı." dedi iki kanatlı yeşil kapıyı açarken. Onu takip edeceğim sırada Claire beni durdurdu kolumdan tutarak.

"Buza dikkat et." dedi fısıldayarak. Ethan boğulur gibi bir ses çıkardı bunun üzerine. Eğer o Claire'in yanağına küçük bir öpücük kondurmasaydı ben de aynısını yapacaktım.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now