Her iki durumun kendine göre birkaç sonucu var.

Her tercihinin -bildiğin ya da bilmediğin- hayatını etkileyecek birkaç sonucu vardır.

Hani derler ya, "Bu olay başıma geldi; nasibim böyleymiş, kaderimde bu varmış..." ya da "Bunları da mı görecektim," isyanı boyutunda.. Hâlbuki oldukları yere, kendi adımlarıyla geldiler. "Nasip," "Kader," diyerek sorumluluktan kaçtılar.

Kader, alın yazısı, hatta karma kavramları birbirinden farklı bir yerde.

Şöyle ki; kader yazılı bir şeydir kabul, ancak olacakların bilgisine önceden sahip oluştur.

Değişmemesinin sebebi biz aynı  bedende yine aynı dünyaya aynı zamanda gelsek, yani yaşadığımız hayatı tekrar baştan yaşasak, aynı kararları verecek ve aynı sonuçları elde edecektik. "yazılı" olması budur. Bizim yaptıklarımız, yapıyor olduğumuz, yaptığımızdır. Aslında bunu kendimiz yazmışızdır.

Buradan anlaşılacağı gibi, "alın yazısı" yine sorumluluktan kaçmak adına bulunmuş olan bir kavramdır.

Karma ise, ettiğini bulmadır. Bu ya bu dünyada olur, veya diğer dünyada.  

Ölümü kendimiz seçemeyiz, o bize verilen yaşama mühletidir. Ancak kadere göre, ölüm anına kadar yaşadıklarımız, ölümü yaşamamız içindi.

BLOG//2015

                                                   **

Bir bebek annesinin karnında öldü, dünyaya doğdu. Nefes almaya başladı.
Çıktığı yerin göğsünü de tanıyordu. Çıldırmışçasına ağlarken, annesinin göğsüne bıraktılar. Odanın her yeri sessizlik gürültüsüne boğuldu. Bebeğin gözyaşları annesinin süt dolu memesine düştü. Emdi doyasıya, birkaç dakikalık özlemini gideresiye, uyuyasıya kadar. Uyudu, hemşire ablaları yatağına yatırdılar. Annesi gözyaşları tebessümünü ıslatırken onu seyrediyordu.

Bebek 1 yaşını geçti. Yürümeye başladı.

2 yaşını geçti. Memeden kesildi.

3 ve 4 yaşını geçti. O güne kadar abla ve abilerinden öğrendikleriyle haşereliklerine başladı.

5 yaşında ilkokula verdiler.

6 yaşında matematik çözebiliyordu.

7 yaşında hayatı anlamaya çalıştı, olmadı.

8 yaşında denedi, çok sevmeyi kollarını iki yana açarak gösterdi.

9 yaşında vücudu ve fikirleri önceki yaşlarına göre daha gelişikti.

10 yaşında fenne merak saldı.

11 yaşında hayatı öncesine göre daha iyi anlamaya başladı, sevmenin ne demek olduğunu biliyordu.

12 yaşında, Afrika'daki kız çocuklarının evlenmek için geç kaldığı yaşta, liseye hazırlandı.

13 yaşında vücudu gelişmekten çok farklılaştı.

14 yaşında farkındalıkları arttı.

15 yaşında üniversiteye hazırlandı.

16 yaşında sevdiği bölüme gitti.

20 yaşında bu bölümü bitirdi.

21 yaşında evlendi. Önceden dersleriyle olan sıkıntıları, iş arama sıkıntısına oradan da eşi ile arasındaki sıkıntılara döndü. ("sıkıntı"yı iç daralması olmaktan çıkardım.)

24 yaşında bir kız çocukları oldu. Evdeki telaş ilk yarım yıl içindi. Sonrasında uykusu düzenlendi. Neşeleri arttı.

26 yaşında oğlan çocukları oldu. Evde her yer her yere geçti birkaç sene içinde. Bakımsız kaldı bir süre.

EurilleWhere stories live. Discover now