Özlem

2.4K 186 124
                                    

Watari'nin beni Wammy Yetimhanesi'ne getirdiği gündü. Bir sonbahar öğleni yetimhanenin devasa parmaklıklı demir kapısından geçmeden hemen önce, üzerime yepyeni koyu yeşil ceketi ve bir çift kırmızı botu giydirmiş, ardından da başımı okşayarak kısık gözleriyle gülümsemişti.

"Pek de yakıştı. Sen ne düşünüyorsun sevdin mi?"

Ayağımdaki botlara baktım ve ayaklarımı birkaç defa yere vurdum.
Daha önce hiç böyle bir şey giymemiştim. İçi yumuşacıktı ve ayaklarımı sıcak tutuyordu.
Çok hoş hissettiriyordu...

Başımı evet anlamında salladım.

"Daha fazla korkmana gerek yok Poem. Her şey iyi olacak."

Gözlerimi yumarak tekrar başımı salladım ve yaşlı adamın bana uzattığı eline ilk başta biraz duraksayarak da olsa kendi küçük elimi verdim ve yol boyunca adamın elini hiç bırakmadan onu takip ettim.

İlk önce bahçeden geçtik. Yetimhanenin devasa bir bahçesi vardı ve benim hayal edebileceğim her şeyden çok daha huzurlu ve neşeli gözüküyordu.

Yeşillik dolu alanda bir çocuğun isteyebileceği her tür oyuncak ve park vardı.
Onlarca çocuk beraber gülüşüp oyun oynuyordu.
'Acaba ben de onlar gibi gülüp oyun oynayabilir miyim..." Diye geçirmiştim bütün o neşeli çocukları görünce içimden.

Biz bahçeden geçtikten sonra bile çocukların gülüşerek oynama seslerini duyabiliyordum.

Yaşlı adam ile birlikte yetimhane binasının içine girdik ve geniş koridordan geçerek merdivenlerle üst kata çıktık.

Ben küçük bacaklarımla Watari'yi takip ederken yaşlı adamın aniden bir kapının önünde durması üzerine hazırlıksız yakalanarak adamın bacağına çarptım.

"Oh Poem, ben senin giriş işlemlerini yaparken neden içeride beklemiyorsun?"

"P-peki efendim."

"Efendim mi?" Kibarca güldü. "Bana Watari de lütfen."

"Peki Watari."

"Beklerken onunla tanışmayı da deneyebilirsin. İyi anlaşacağınızı düşünüyorum."

Benim 'o' kim diye düşünmeme fırsat kalmadan yaşlı adamın başımı okşayıp yanımdan ayrılması üzerine derin bir nefes alarak önümdeki kapıdan içeriye girdim.

Burası az önce gördüğüm odalara kıyasla daha ufaktı ve biraz da dağınıktı. Yerlere dağılmış beyaz puzzle parçaları, üst üste yığılmış kitaplar ve üzerinde bir sürü yazı bulunan kağıt sayfaları vardı.

Odaya şöyle bir baktığımda köşede tünemiş, bana sırtı dönük bir şekilde yerde oturan muhtemelen bu dağınıklığın sahibi kişiyi fark ettim. Benim yaşlarımda bir çocuğa benziyordu.

Watari'nin beni buraya getirmesindeki amaç neydi ki?

Kapının eşiğinde uzun süre öylece dikildiğimi fark etmem ile birlikte
Yaşlı adamın,"Beklerken onunla tanışmayı da deneyebilirsin. İyi anlaşacağınızı düşünüyorum." sözlerini hatırladım.

Cesaretimi toplayarak köşedeki çocuğun yanına gittim.

Artık yüzünü daha net görebiliyordum. Soluk bir teni, kapkara dağınık saçları ve siyah gözleri vardı. 

Neden bilmiyorum ama yüzü bana oldukça tanıdık gelmişti. Hatta ilk bakışta hiç şüphesiz onu tanıyorum bile diyebilirdim. Fakat nereden... Unuttuğum anılardan biri miydi yoksa o da? Fakat önceden tanışıyor olsaydık şuan yetimhanede nasıl olacaktı ki?

Death Note: L Lawliet (x reader)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin