"Hayır." diye öne atıldım. Chris beni yakaladı. Karnıma kolunu sararak beni kendine çekti.

"Seni gerekirse bağlarım. " diye fısıldadı kulağıma oldukça tehditkar bir şekilde. Yine de Claire ellerini Ethan'ın göğsüne yerleştirirken çırpınmaya devam ettim. İlk önce hiçbir şey olmadı. Her seferinde böyle başlıyordu. Çünkü aptalın ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu! Sonra Ethan'ın yüzünde Miles'la olan kavgalarından kalan yaraları iyileşmeye başladı. Sandra'nın gözlerindeki hayranlık büyürken, dudaklarından yaratıcı bir küfür savruldu. Ethan'ın yüzü tamamen iyileşmişti ama uyanmıyordu. İşe yaramamıştı. İşe yaramamıştı!

Claire birden bacakları jöleden farksızmışçasına yere yığıldı. İşte o anda bütün makineler gürültüyle ötmeye başladı. Sandra hemen duvardaki butona bastı. Acil müdahele için başka kimseyi beklemeden harekete geçti. Koridorda ayak sesleri duyduğumda ağzımdan çıkanlara hakim olamayarak Claire'e doğru atıldım. Ama Chris geri adım atmıyordu. Kolları sanki çelikten bir kafes gibiydi. Claire, Sandra'ya bir şeyler dedi. Titreyen ellerini tekrar Ethan'a yerleştirdiyse de bir şey olmadı.

Bekledi, bekledi bir şey olmadı. Sonra eli, Ethan'ın bandajlı eline gitti, o yarası da kapanmıştı ama Claire biraz önce acil müdahale ekibinin getirdiği arabadan bir neşteri aldı. Dudaklarının arasından belli belirsiz bir küfür salınırken Ethan'ın elini tekrardan kesti. Sonra içine cımbız gibi bir şey daldırıp bir şey aramaya başladı. Sanki kendi eli kesilmişçesine ahladı bir süre. Sonra buradan ne olduğunu göremediğim bir şeyi çıkardı, Sandra'ya bir şeyler söylemeye devam ederken. Doktor biraz önce koşarak gelen ve hala nefes nefes bir biçimde, yerde oturan Claire'in ne yaptığını anlamaya çalışan ekibi fiilen kapı dışarı etti. Claire sonra ellerini tekrar kardeşimin üzerine yerleştirdi. Makinelerin sesi zihnimde uluyarak Claire'i izledim. Onu geri getirse iyi olurdu yoksa Tiara'nın bu sefer başladığı işi bitirmesi gerekecekti.

Bu sefer Claire'in etrafında altın bir hale oluştu. Gözbebekleri yok oldu sadece bembeyaz parlayan göz akları kalmıştı. Sonra Ethan'ın kalp atışlarını izleyen monitor alarm vermeyi bıraktı. Claire ellerini çekmedi.

Kendisi bayılıp başını zemine çarpana kadar Claire, Ethan'dan ellerini çekmedi. "Özür dilerim. " gibi bir şey mırıldandı Claire bilincini yitirmeden önce.

"İşe yaramadı. " dedim sonunda Chris'in etten kafesinden kurtularak. "Size söylemiştim! Onu öldürmediği için şanslıyız!"

Ethan işte o zaman boğulur gibi bir nefes alarak doğruldu. Gözlerini açtı. Çığlık attım. Sanırım. Ya da atmadım. Bilmiyorum. Kollarımı ona ne zaman doladığımı da bilmiyordum. Öksürdü. Bir şey söylemeye çalışıyordu. Geri çekildim.

"Claire?" dedi sadece. Ellerimin titremesine engel olmak için onları yumruk haline getirdim. Claire'in başında Tom yere çömelmişti. Demek ki ölü değildi. Bu şu an için yeterliydi.

Ethan yaşıyordu. Nefes almıştı. Gözlerini açmıştı.

İlk söylediği şey Claire'in ismi olmuştu. Geriye doğru birkaç adım attım, sırtım duvara çarpana dek. Sandra boşluktan yararlanıp Ethan'ı kontrol etmeye girişti.


On dakika sonra, Sandra Ethan'ın gerçekten ölmediğinden emin olduktan, laboratuvara birkaç kan örneği gönderdikten sonra Claire kendine geldi. Gözleri yuvalarından fırlayacak şekilde uyanmıştı. Normal sakin uyanışı gibi değildi.

"Ethan!" Başını hızla Ethan'ın yatağına çevirdi. Ethan'ın yüzünde yumuşak bir gülümseme belirdi.

"Selam." Claire hızla kendini Ethan'ın üzerine attı. Ethan arkasına düşmemek için bir elini yatağa koydu. Diğer kolu hızla Claire'in etrafına sarıldı.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now