Aytekin adamlara saldırır diye beklerken o teşekkür edip odadan çıkmıştı. Peşinden çıkıp ona yetişince sıralı cümlelerle küfürler ettiğini duydum. Biri motorunu çalmış ve kamera kayıtlarında bile iz bırakmamıştı. Çalan kişiyi tahmin ediyor olacak ki "Seni ona bırakmayacağım Fırtına" demişti. Alışveriş merkezinin bahçesine çıkıp orada ki taksilerden birini çevirdi.

Eve yürüyerek gitmek zorunda kaldık diye hayıflanan tarafım kıçının üzerine otururken bende taksinin koltuğuna oturdum. Ne kadar yorulduğumu şimdi daha iyi anlıyordum.

Evin önüne geldiğimizde taksi ücretini ödeyip taksiden inen Aytekin'i takip ettim. Sinirlendiğinde çok hızlı hareket ediyordu ve ona yetişmek çok zor oluyordu. Evin kapısını açınca buram buram boya kokusu burnuma dolmuştu. Kuyruk gibi Aytekin'i takip ederek peşinden gittim. Tunç ve Timur evin boş olan odasını boyamışlar odayı temizliyorlardı. Hem de en sevdiğim renk olan buz mavisine...

Koşarak ikisine birden sarıldım. İkisine de defalarca teşekkür ederken "Açılın açılın" diye ses gelince ne olduğuna dönüp baktım. Bugün aldığımız yatak ve diğer malzemeler gelmişti. Yanağımdan makas alan Balamir "Hadi bakalım küçük, Biz burayı hallederken sende bize yemek yap" deyince kuşlar gibi uçarak mutfağa koştum.

Yeni hayatımın muhteşem kahramanları için kolları sıvayıp en iyi bildiğim yemekler olan bol soslu makarna, yoğurt çorbası ve güzel bir salata yaptım. Ben yemekleri yapıp sofrayı hazırlayana kadar Süpermenler de yeni odamı hazırlamıştı. Tunç gelip ısrarla elleriyle gözlerimi kapatarak beni odama doğru götürdü. Balamir "Hazır mısın?" deyince, hazırım anlamında kafamı salladım.

Ve gözlerim yepyeni hayatıma açıldı. Tam hayallerimde ki gibi olan buz mavi ve beyazın hâkim olduğu odam muazzam olmuştu. Gözlerim mutluluktan dolu dolu şekilde daltonlar gibi sıralanan Süpermenlerime baktım.

"Size sarılabilir miyim koca eşekler"

***

Sabah burnumun üzerinde ki kaşıntıyla irkildim. Gözlerimi açmamakta direnerek burnuma ovuşturdum. Kahkahayı basan Balamir'in sesiyle gözlerimi açtım. Pis Pis sırıtarak elinde ki tüylü şeyi sallayan Balamir'e yastığı fırlatarak "Sen miydin hain" diye cıyakladım. Yastığı yüzüme fırlatmasıyla kafam geriye gitmiş ve kafamı bazanın başlığına çarpmıştım.

"Hadi kalk minnak kahvaltı hazır"

Sırıtmayı ihmal etmeyerek koşar adım odamdan çıkmıştı. Bu odamda ki ilk uykumdu ve bir koca ayı tarafından sabote edilmişti. Koca ayının peşinden koşarak mutfağa girdim.

"Kahvaltımı hazır ? Sen mi hazırladın ?"

Hazırladığı muazzam kahvaltıyı göstererek "Sizi Timur'un kötü kahvaltısından kurtarayım istedim. Ama fazla heveslenmeyin bir kerelikti." dedi. Aytekin'in babaanne taklidi yaparak "Ah(!) yavrum bir mütevazı bir mütevazi " demesiyle herkes kahkahaya boğulmuştu.

"Hadi Hazal yüzünü yıka ve sofraya gel. Konuşacaklarımız var."

Balamir'e tamam anlamında kafamı sallayarak banyoya gidip yüzümü yıkadım. Normalde uyuşuk uyuşuk davranan ben hızla işimi bitirmiştim. Çünkü Balamir "Konuşacaklarımız var" derken çok ciddiydi. Tekrar mutfağa döndüğüm de herkes kahvaltıya gömülmüştü. Kimse beni fark etmeyince "Sökülün bakalım benimle ne konuşacaksınız " dedim. Bir yandan da ekmeğime krem peynir sürmeye başladım.

"Bir yemek yeseydik hani?"

"Napayım Aytekin. Meraklı bir kızım ben çatlarım kahvaltı bitene kadar. Hadiii."

Ekmeğimden küçük bir ısırık alarak bakışlarımı Balamir'e çevirdim. Diğerlerinden çok onun söyleyecekleri var gibiydi.

"Hazal okula gitmen lazım, yurda gitmiyorsun diye okulunu aksatamazsın."

Okul lafını duyunca lokmam boğazıma düğümlenmişti. Tunç'un içmek üzere ağzına götürdüğü su bardağını kapıp boğulmaktan kendimi kurtardım. Yine kendimin kahramanıyım. Canım kendim.

"Ama eğer o okula gidersem yurda geri gitmek zorunda bırakılırım ve ben o yurda gidemem Balamir."

Nefes almadan arda arda kurduğum cümlelerle hepsi şaşkınlık bana bakmıştı. Aytekin Timur'a dönüp "Unuttu, unuttu nefes almayı" diyerek gülmüştü. Gergin ortamlarda bile gülmeyi beceriyordu. Sanki çok iyi bir hayat yaşamış gibi ama hiç de öyle değildi. Aytekin'e bakarken göz göze geldiğimiz Timur "Seni oraya tekrar yollamaya niyetli değiliz zaten" dedi.

Anlamayan gözlerle ona bakakalmıştım. Ben nasıl olurda Balamir'i bu karardan vazgeçiririm diye düşünürken Tunç, Balamir'e iğrenç bir fikir sunmuştu.

"Ee bizim okula yazdıralım ?"

Okulu sevmezdim, yeni bir okulu hiç sevmezdim. Kurbanlık koyun gibi adıma karar verilmesini bekler gibi masadakilere tek tek bakıyordum. Balamir bana bakarak "Aslında olur. Hem siz de yanında olmuş olursunuz" dedi.

Tayfadan en küçükleri olan Timur ve Tunç daha benim gibi lise öğrencisiydi. Tunç lise son Timur ise lise üç öğrencisiydi. Evet, onlarla aynı okulda olmak güzeldi ama yeni bir okul korkulu bir rüya gibi...

"Yeni bir ortam hiç sevmem."

Bu mızmızlanmamın üzerine Balamir'den kaya gibi sert bir tehditli seçenek gelmişti.

"Ya yurt ya da okul. Karar ver."

Yurt kelimesini duyunca "Tabi ki okul" diye atıldım. Büyük cehennemdense küçük cehennem tercihim olurdu.

"Bende öyle düşünmüştüm. Konu kapanmıştır."

***

Kapının alacaklı gibi çalmasıyla koşarak kapıyı açtım. Doktor Ulaş karşımda kırmızı görmüş boğa gibi duruyordu. Ayakkabılarını çıkarıp beni bir paçavra gibi kenara ittirerek mutfağa geçti.

"Ne dedim lan ben size? Bu kız üç gün içinde gidecek demedim mi?"

Evi inleten bir ses yüksekliğiyle bağıran Ulaş'tan az olsa korkan Timur "Dedin" diye onu onayladı. Dönüp işaret parmağıyla beni göstererek "10 gün olmuş, neden bu kız hala burda!" diye kükredi. Daha fazla bu ortamda duramayacağımı anlayınca odama doğru ilerledim. Odamın hemen yanındaki Balamir'in odasının önünden geçerken yatağın üzerinde kırmızı bir kutu olduğunu gördüm. Merakıma yenik düşerek içeri girip kapıyı kapattım.

Kutunun kapağını açıp ne olduğuna bakacakken mutfaktan "Balamir odana geç(!)Seninle bu konuyu konulup halledeceğiz" diye emir kipli ses duyuldu. Buradan çıkacak zamanım yoktu. Ayak sesleri çoktan duyulmuştu. Burada yakalanamazdım da, bu sadece Doktor Ulaş'ın benden daha çok nefret etmesine neden olurdu. Hızla kendimi Balamir'in oldukça büyük olan dolabının içine atıp kapağı içerden kapattım. Oldukça şanslı bir kız olmalıyım ki, Benim dolabın kapağını kapatmamla odaya girmeleri bir olmuştu.

"Bu kız bu evden gidecek!" Dedi öfkesinin Nirvana da olduğunu belli eden ses tonuyla. Aynı tını da karşılık verdi Balamir "Hiç bir yere gitmeyecek! Burada kalmaya devam edecek!" Dolabın içinde kurbanlık koyun gibi bekliyordum. Bir yandan da beni fark etmemeleri için dualar ediyordum. Bir yandan Doktorun neden beni bu kadar uzaklaştırmaya çalıştığını, bir yandan da Balamir'in neden bana bu kadar sahip çıkıp kızgın bir boğa gibi olan Ulaş'ı karşısına aldığını düşünüyordum. Bağrışlar, emir kipleri hava da uçuşurken ne konuştuklarını daha iyi anlayabilmek adına kulağımı dolabın kapağına dayadım.      


"Kızın babası mafya!"


Bölümü hangi tarihte saat kaçta okuduğunuzu yazın lütfen 🙏 (11.05.2018 18.30)

TABUT Where stories live. Discover now