1. Bölüm ~ Ölüm

12K 473 1K
                                    

Bir önüme dönüşüm var ki,
Şiirlere sarılmışım ben.
Çöpe atılmış gibiydi kalbim,
Oysa saf ve temiz iken.

Bir önüme dönüşüm var ki,
Şarkılara sarılmışım ben.
Ruhum ile dans eden,
Ömür törpüsüymüşüm.

Tatlimelek

Siirin tüm hakları saklıdır melekler©. Kitaba başladığınız tarihi alabilirim😇

Hale Sicar ; 18 yaşında holdingin başına geçen deneyimsiz yani şirketi yönetmek hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmayan hırslı patronumuz. Patron kelimesini Hale için açacak olursak;
Bir anda mutlu hayatın içinden kendini gerçekçi ve sevimsiz hayatın içinde bulan , ailesinin bir vasiyetnamesi ile yıkılan ama hemen toparlanmak zorunda olduğu için hızla toparlanan , gençliğini tam olarak yaşayamadan kendini yetişkin hissetmek zorunda olan , daha yemek yapmayı bile yeni yeni öğrenirken şirketi yönetmeye başlayan , ailesinin acısını üzerinden atamamışken derhal şirketin başına geçmek zorunda olan ve şirketi yönetirken bir taraftan da okumaya çalışan bir patron. İlkokul öğretmeni olmak isterken şirket dolayısıyla mimarlığa dönüş yapmak zorunda olan bir patron.
Hayatı gibi sevimsiz insanlarla sürekli iletişim halinde olmak zorunda olan bir patron. Kısacası hayatın bütün acımasızlığına gözünü yuman ve isyan etmeyen bir patron.

2 sene önce
(Hale 18 yaşında iken)

Okulumdan dönerken annemin leziz elmalı kurabiyelerini yemek için sabırsızlanıyordum, sabah ben okuldan dönünceye kadar yapmasını rica etmiştim ve oda beni kırmamıştı. Son teneffüs zili çaldığında bütün öğrenciler gibi bende merdivenlerden inmeye başladım. Hava bugün oldukça soğuk ve kasvetliydi. Tontiş kırmızı yanaklı şoförümüzün yani Ekrem amcanın, servisi okulun hangi yerine park ettiğine bakarken bana doğru bakan ve elini sallayan birine gözüm takıldı havanın karanlık olmasından dolayı çok net göremiyordum, daha dikkatli baktığımda bu kişinin aile yakınımız -aynı zamandan en yakın arkadaşım Ahu'nun annesi- Ebru abla olduğunu anladım. Koşarak sarıldım ona. Hala ona sarılırken muzip bir şekilde konuştum;

"Annemle yaptığımız elmalı kurabiye partisine sizde mi davetlisiniz yoksa? "

Cevap gelmeyince devam ettim. Hala sarılıyordum.
"Evet kesinlikle öyle ve sende bu yüzden beni almaya geldin okuldan dimi? annem evde sofrayı hazırlarken Ahuyu da okulundan alıp bizim eve geçeceğiz."

Hala cevap gelmeyince geri çekildim ve gülümseyerek gözlerimi gözlerine kenetledim. Gözleri neredeyse bir balon kadar şişmişti ve -büyük ihtimalle yorgunluktan- patlıcan kadar mordu. Normalde sevinç ve heyecanla karışık bakan kahve gözleri şimdi hüzün ve buruklukla karışık bakıyordu.

Benim yüzümün aldığı garip tepkiye ve söylediklerime karşın hiç bir tepki vermedi. Gözlerimi gözlerinden çektim ve bu sefer de yüzüne kenetledim ve yüzünü incelemeye başladım. Yüzü oldukça ciddi ,soluk, keyifsiz ve sanki neredeyse 3 gündür uyku çekmemiş gibi duruyordu...
Gülümsemem yüzümde solarken gözlerimi gözlerine tekrar çıkardım.
"Bir sorun mu var Ebru abla?"

Ben bu soruyu sorduğum an Ebru ablanın gözünden bir yaş sızdı ve ekşi bir şey yemiş gibi yüzünü buruşturdu. Yavaş yavaş tekrar dolup tekrar aktı yaşları ve sonra gözyaşı torbaları siperini hızlandırdı. Elini tuttum Ebru ablanın.

"Korkuyorum Ebru abla bir şey mi oldu?"

Dedim, elimi sıkıp arabaya yöneltti beni ve yanaklarındaki yaşları kabaca silip direksiyona geçti.
Yol boyunca ikimizde çıtımızı çıkarmadık ve evin önünde durduğumuzda Ebru abla aşağı indi ve zile bastı. Kapıyı Ebru ablanın eşi Mehmet abi açınca bir şeylerin döndüğünü düşündünmeye başlamıştım. Sürekli annem açardı bana kapıyı ve kocaman sarılıp öpüp içeri öyle alırdı beni ama bu sefer annem açmamıştı, oysaki hiç bir zaman aksatmazdı kapı öpücüklerini. Mehmet abi benim de girmemi bekleyip kapıyı kapattı...

ÖRTÜLÜ Where stories live. Discover now