3 - kıçın kadar konuş

Start from the beginning
                                    

Romantizmden nefret ettiğimi söylemiş miydim? Söylediysem de, silin aklınızdan.

"Neden?" dedim. "Neden, söylemedin?"

Neden beni yalnız bıraktın?

"Homofobiktin."

"Ne?!"

"Evet." dedi. "Ne zaman böyle konulardan bahsedilse veya sevgili olan çifleri görsen suratını buruştururdun."

"Jongin." dedim burnumdan nefesimi verirken. "Ben tüm sevgililerden tiksiniyorum."

"Hayır Kyungsoo. Bu farklı, o zamanlar acayip korkak biriydim ki hâlâ öyleyim ama ne zaman yanına gelsem konuşmamızın ortasında sana baktığımda, seni Hongbin'e bakarken buluyordum." İfşalanmıştım. "İçimde biriken öfkeyi tahmin bile edemezdin. Sorular sordum kendime neden böyle hissediyordum, neden seni her gördüğümde elim ayağım birbirine dolaşıyor?" Gözlerini kapattı. "Sana aldığım çöreklerin yanına, hep şans kurabiyeleri koyardım hatırlıyor musun? Hani hamurunun içinden küçük notlar çıkan kurabiyeler."

Başımı salladığımda aynı anda tekrar ettik. "Beyaz bisikletli prens."

Güldüğümüzde ellerini saçlarıma attı. "Onlardan da nefret ederdin."

"Evet." diyerek onayladım onu.

"Hepsini ben yazdırıyordum." dediğinde, yüzüme şaşkınlık hakim oldu. "Ama sen okumadan yırtıp atıyordun. Gözümün önünde tüm cesaretimi çöpe atıyordun."

Ellerini sırtımda gezdirdi. "Gülüşün diyorum yangına kömür, kelebeğe ömür olur." Melodik kahkaha. "Aslında atmakta haklıymışsın, fazla kıroca."

Sulu göz biri değildim fakat çöpe attığım el uzatışlarını düşündükçe, gözlerimin dolmaması elde değildi.

"Sonra tamamen uzaklaştık. Sen büyük bir kayıp yaşarken yanında olmak istedim–"

"İzin vermedim." Sözünü kestim. "Kimseye izin vermedim."

"Bana bile mi?" dedi.

Güldüm. "Evet." dedim. "Sana bile."

"Neden?"

"Kaybettiğin kişi ister uzak ister yakın olsun. Acısı aynı. Kendini suçlayışın aynı. Sanki ölmesinden sen sorumlu olmuşsun gibi. Aklına her türlüsü geliyor. Keşke diyorum, benden istediklerini ikiletmeden yapsaydım. Keşke onu yormasaydım. Kısacası keşkelerle yaşadım." Buruk bir gülümseme yerleşti dudaklarıma. "Ceza olarak da yokmuş gibi yaşadım. Duymadım, konuşmadım. Annem öldüğünde küçüktüm. Küçük olduğum kadar, her şeyi bilirim havasında... Babam benim için her şeyi yaptı. En azından artık öldürecekmiş gibi bakmıyorum ha?"

Gözümden yanağıma süzülen sıcaklıkla, Jongin tenimi alev aldıran dudaklarını oraya bastırdı. "Hâlâ öyle bakıyorsun özellikle de bana."

"Hak ediyorsun." dedim. "Kıçım herkesin ağzına malzeme oldu. Hak ediyorsun."

Dudaklarını yanağımdan çekti. "Çok değişmiştin, Kyungsoo." dedi kaşlarını çatarken. Uzun süren karanlık onda aydınlıktı. "Kendini kimseye yaklaştırmıyordun, evet ama bununla birlikte orada burada benden nefret ettiğini oldukça belli ediyordun."

Bununla birlikte okulun tuvaletinin duvarına yazdığım, Jongin ile ilgili bir yığın rahatsız edici laflar aklıma geldi.

"Nereden çıktı şimdi bu?!" dedim, sanki hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi.

"Sana daha çok söverdim de sprey bitiyor yazısının hemen altında, ufacık yazdığın annene özür notun gözümden kaçmadı." Hay bin taşak aşkına. "Bunu yapan başka kim olabilir?"

bana kalırsa bana kalWhere stories live. Discover now