26.Bölüm

20.3K 991 40
                                    

Gözlerimi açar açmaz başımda dikilen adamları görmüş ve gözlerimi tekrar kapatmıştım. Mırıldandım. “Size de günaydın beyler, bugün ne var?”

“Çetin Bey bir ihalede yardımınızın gerektiğini söyledi.” diye başladı biri. Gözlerimi yavaşça araladım. Yoksa uyuyacaktım. “İhale aynı anda iki yerde olacakmış. Biri şirketteyken diğeri illegal taraf olduğundan, mafya barlarından birinin odasında olacakmış. Detaylarını mail attılar size, Çetin Bey illegal kısmın başında olmanızı istiyor.”

Kısa bir düşünme anından sonra “Tamam.” diye mırıldandım. “Başka?”

“Bugünlük sadece buymuş ama orada karışıklık çıkarsa diye tedbirli gitmenizi istediler. Ayrıca, kazanan taraf olduğumuz sürece karışıklık çıkarmakta da serbestmişsiniz. İhalenin kazanımı sizin kazanmanıza bağlıymış.”

Hoşnut olduğumu belirten gülümsemem yüzümde yeşerirken yeniden “Tamam.” diye mırıldandım. “Çıkabilirsiniz.”

İri yarı adamlar odamı terk ederken telefonuma uzandım. Mesaj ve cevapsız aramalara bakmadan maillerime girdim. Gideceğim mekanı biliyordum. Akşama doğru başlayacağından da henüz vaktim vardı.

Uzanmaya devam edip devamını okudum. İhaleye bizimle katılan şirket Emir Demirci adında bir adama aitti. Babasının kısa bir süre önce işleri oğluna devrettiği yazıyordu. Bu, şu an zayıf olduklarını gösterirdi. Normalde kolay lokma olurlardı ama şirketin eski sahibi, Emir Demirci’nin babası, Kasım Demirci yeraltında da tanınmış bir isimdi. Yine de çok zorlanacağımı düşünmüyordum.

Maile tekrar biz göz atıp kapattım ve mesajlara girdim. İlki Bartu’dandı.

‘Bugün bir şeyler mi yapsak?’

Bir sonraki Olcay’dan ‘Bugün ne yapıyoruz?’

Ve sonuncusu yine Bartu’dan ‘Baş başa’

Uyumlarına gülerek cevapsız aramalara girdim. İkisi de Anıl’dandı. Kaşlarım birden çatıldı. Anıl beni kolay kolay sabahın bu saatinde aramazdı. Hemen numarasına tıkladım ve telefonu kulağıma götürüp açmasını bekledim.

“Sonunda. Günaydın, Deniz.”

“Günaydın.” dedim ve hemen sordum. “Bir sorun mu var?”

“Var. Yani yok da, var. Ya annem ve babam yine meşgul ve Berke’yi benimle evde bıraktılar. Diyorum zaten hep şu çocuğa bir kreş falan bulun diye. Dinlemiyorlar ki.”

Devam edeceğini fark edince gülerek sözünü kestim. “Bazen susmayı unutuyorsun Anıl, sadede gelirsek?”

“Berke’ye bakar mısın bugün?” dedi hızlıca.

“Sebep?”

“Ya ben… Biz… Aslına bakarsan ben bugün için Müge’ye söz verdim.”

“Müge?” dedim sanki sesinden anlamamışım gibi inadına sırıtarak.

“Deniz süründürmesene ya! Sevgilim işte. Söz veriyorum sizi yakında tanıştıracağım ama bugün Berke’ye bakmalısın. Lüüütfeeeeeen?”

Yine gülerek “Olur.” dedim. Telefonun diğer ucundan sevinme nidaları gelirken devam ettim. “Bekle bekle! Akşama doğru erkenden gelmelisin. İşlerim var.”

“Tamam, elbette. Yaşa be Deniz! Hadi gel, bekliyoruz.”

Gülümsemem hala yüzümdeyken telefonu kapattım ve hazırlanmaya başladım. Bartu ve Olcay’ı yolda arayabilirdim nasıl olsa. Hem miniğimi de özlemiştim. İyi olmuştu bu bir yandan.

KURŞUNWhere stories live. Discover now