Day 9 / I wish I could kill them, avada kedavra

6.2K 758 1K
                                    


"Taehyung, uyan."

"Beş dakika daha." mırıldandım, rüyamın en güzel yerinde kendine gelen bilincimi tekrar uyutmak için kafamın altındaki rahatsız cama sanki kımıldanınca yastığa dönüşecekmiş gibi iyice sindim.

Evet, o kadar uykusuzum işte. Aklıma ve kalbime sıçayım çünkü.

"Bir de bana kızarsın mesai saatinde uyunur mu diye." gözlerimi açıp etrafa bakındım birkaç saniye, karşımda gördüğüm sinirli surata karşı yüzümü buruşturdum.

İşte biraz da bu yüzden Jungkook ile aynı evde yaşamıyordum, her sabah bu salağın gudubet suratını görmek psikolojimi bozardı.

"Sen miydin ya." başımı koyduğum masadan kaldırdım ve gerindim sinirli sinirli.

"Kimi bekliyordun?"

Dakika bir gol bir, Jungkook başlamıştı yine.

"Kimseyi." oturduğum yerden kalktım ve saate baktım. Yine gecikmişti Jimin. Fakat bu ayrıntıya takılmadım, sonuçta gelecekti, gelirdi.

Neden geç kaldığını da açıklardı çünkü bir kere açıklamıştı.

Jungkook'a değil, bana. Bakın bu önemli bir ayrıntı.

"Uyumadın mı sen dün gece?" Jungkook yıkanmış havluları katlarken konuşmuştu, uyku mahmuru gözlerle baktım sadece ona.

Evet uyumamışım fakat bunu bilmesine gerek yoktu, yani benimle önümüzdeki elli yıl boyunca dalga geçmemesi için, böylesi daha iyiydi.

"Yok ya," dedim onu geçiştir gibi ve kasaya gittim, Jimin gelmediği için saat gibi geçen dakikaları saymaya başladım sonra.

Tam kırk yedi dakika ve altı müşteri sonra, kapı tekrar açıldı ve beklediğim kişi içeri girdi sonunda.

"Oo, beklenen insan da geldi," dedi ayağa kalkarken Jungkook, onun imasını görmezden geldim çünkü Jimin'i görmemle şarjı bir iken şarj aletine takılan telefon gibi canlanmıştım bir anda.

Ama Jimin'in öylece içeri geçip yalnızca el sallayışını izledikten sonra, şarj aletim temassızlık yapmışa döndüm ve yüzümü düşürdüm yine.

Bir sıkıntı vardı.

"Hey," dedi Jungkook benim gibi ona doğru yürürken. "Sorun ne?"

"Bir şey yok." Jimin'in sesi titrerken dudaklarımı ısırıp Jungkook'a baktım.

Neden böyle oluyor bu çocuğa ya? Ne zaman bu dükkana gelse yüzü bir şekilde asık oluyordu veya benim aptallıklarım yüzünden bir şekilde asılıyordu.

Evren sanki 'bakın bakın, burada dünyanın tüm mutluluğunu hakeden minnoş bir birey var, onu üzelim çünkü neden üzmeyelim ki, çünkü o çok tatlı.' diyordu.

Ya da sadece biraz fazla kırılgandı.

Bence birincisi.

Neyse, yanına gidip derin bir nefes aldım ve arkadaşça olmasına özen göstererek kolunu sıvazladım Jimin'in. Yanlış anlaşılmaktan korktuğum için dokunuşumu olabildiğince hafif tutmuştum.

Sonra garip bir şey oldu, baya garip. İlginç yani bence.

Kalbim ezildi çünkü o an, bedenim titredi ve hayatımda hiç hissetmediğim bir şey hissettim.

Bir insanın bir insana sığınışı... Nasıl aynı anda bu kadar güçlü ama bir o kadar da aciz hissettirebilirdi?

Hissettiriyordu işte. Yaşamasam inanmazdım bakın, samimi söylüyorum.

Loser × vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin