2. Bölüm

254 110 38
                                    

    Her zaman ki yalnızlığımla malum yerde, yani dükkanın önünde ki taburemde oturup gelip geçen insanları seyrediyor zaman geçirmek ve can sıkıntımı yok etmek için arada düşüncelere dalıp boş hayatımın dolu yanı varsa onu belleğimin derinliklerinde bulup çıkartarak az da olsa içime mutluluk tohumu serpmek istiyordum. Salt bir düşünceye rastlayabildim bu arayış içindeyken güzel bir düşünceye: Birkaç ay önce yanımızda ki kuaföre çırak olarak giren, ikinci gün ise bir daha göremediğim sadece hayalimde hala ilk gün ki duru güzelliğini ve gülüşünü en ince ayrıntılarına kadar canlandırabildiğim bunu yaparken de gerçekten kendimi kaybedip uzun bir yolculuğa hayal de olsa beni sürükleyen o sülietin, bir an bile var olduğunu anımsayarak mutluluğun en uç noktasına ulaşabilmek benim karanlığın içinde yok olmak üzere olan hayat ışığıma enerji veriyordu.  Her adım atışında siyah buklelili saçları, esmer yüzünde dalgalanıyor ve tebessüm ederken yanaklarındaki gamzelerin güzelliğini gizliyordu. Göz kapaklarını yavaşça açıp kapatarak bakışı ve bu arada Dolgun dudaklarından çıkan bir iki sıradan kelime (onu izlemeye fazla kapıldığımdan bunları hiç duyumsamadım bile desem yalan olmaz sadece dudak haraketlerine odaklanmıştım) içimde zaten hazır bulunan kıvılcımı alevlendirmeye yetmişti. Bu alev de eskileri gibi gelip geçer illa ki birisi fırsat bulup üstüne su atar ve söndürür beni de bu yakıcı durumdan çekip çıkarmayı başarır sanmıştım. Ne var ki yanılmışım içimi kimseye dökemedim onlarda söndürebilecekleri bir ateşin var olduğunu hiç bir zaman öğrenemediler sonunda da ruhumdaki alev söndürüleyemeyecek kertede bir yangına dönüştü. Gittikçe yayıldı, yayıldıkça büyüdü, büyüdükçe acısı arttı ve sancılarım katlanılamaz boyutlara ulaştı. Uykularımın bölünmezliği bozuldu hatta bazı zamanlar hepten kayboldu neyse ki bununla beraber karamsarlığımı mutluluğumla yok etmeyi başardım. Onu bir kere daha görebilmek için en ağır işkencelere maruz kalacağımı bilsem bile dipsiz kuyularda sonsuza kadar kalmayı üstelik büyük bir zevkle hiç kuşkusuz kabul edebilirdim. Sebebi belliydi bu halimin: Masum bir gülüşteki gamzelerin derinlere kadar işleyen etkisi; lakin sonucu belirsizliklerle kaplı, ilerisi kestirilemeyen bir yol. Sanırım sonu ona varır düşüncesi tamda içimde ki umudumun temeliydi. Evet evet! Buydu beni mutlu kılmayı başaran ve en fırtınalı denizlerde küçücük sandalımda sarsılmadan ayakta durmamı sağlayan kudretli güç.
        Yeter ki tutunacak bir umudu olsun insanın, inanın asla bırakmaz bu umudu, ayrıca en kalın, en uzun köklerini de salıp tutunmak ister toprağa bütün o kudretiyle ve son anına kadar soluksuz sarılmayı başarır hayata. Yadsınamaz bir gerçektir bu ve okuyucumda bunu gayet iyi bilir. Bende kollarımın arasına aldım sarıldım, yapıştım bu hayata çünkü bir umudum vardı bana yaşam hazzının en güzelini tattıran.
     Pislik içindeki mutsuzluğumdan arındım ve temiz ruhumla onu, yani bir kaç ay önce görüp o tesirli güzelliğine kapıldığım dolgun dudaklı kızı bulmaya karar verdim zira onsuz yaşayamazdım. Çünkü benim en derinlerin noktalarıma kadar işlemişti her zerresi eksiksiz bir şekilde. Daha öncede onsuzdum ve yaşıyordum evet ama onu gördükten sonra herşey değişti; Dünya daha bir hızlı döndü, renkler daha bir canlandı gözümde sanki kelebekler, kuşlar benim için uçuşuyor, çiçekler benim için açıyordu artık.
     Her anımı onu bulma umuduna sığınarak geçirdim ve sonsuza kadar arasam bile sonunda bunu başarabileceğimi yani ona kavuşabileceğimi biliyordum çünkü insan kalben isterse her şeyin üstesinden gelebilir ve arzularına kolay olmasa dahi ulaşmanın bir yolunu illa ki bulur. Zaman her ilerledikçe gençlik pınarımın kuruduğunu hayatımın parmaklarımın arasından tıpkı bir su gibi damla damla süzülüp aktığını hissediyordum. Ona sahip olamadığım her saniye umutsuzluğumun esiri olmaya başlıyor, bu durumdan kurtulmak için bir hayli mücadele veriyordum kendimle ve sonunda aklıma bu ana kadar nasıl düşünemedim bilmiyorum ama onu bulmak için çok basit bir fikir geldi. Sanırım teferruatlı düşüncelerden dolayı bu kadar kolay bir şeyin var olabileceğini aklımdan geçirememiştim. Çözümü gayet kolaydı aylardır düşünce girdabından çıkamadığım tutkunun; yanımızdaki kuaföre gidip daha önce burada çalışanın kim olduğunu, adresini soracaktım illa ki bilen birisi çıkar bana yol gösterirdi, fakat ufak tefek problemler vardı bu durumda; neden bunları sorduğum merak konusu olursa verecek iki kelime dahi cevabım yoktu bu soru karşısında. Kendime bile uzunca bir süre söyleyemediğim hislerimi bu kadar basit bir şekilde dile dökemezdim hemde herkesin içinde. Ne ki; durum sandığım kadar zor olmadı ismini ve adresini sorduğumda benim duygularımı fark etmemiş olacaklar, hemen adresi bir kağıda yazıp elime tutuşturdular. Kağıdı elime aldığımda heyecandan kaslarım gerildi ve avuç içimin anında terlediğini hissettim, paramparça olmasından kormama rağmen avuçlarımdaki kağıt parçasını istemsizce sıktım sıktım sıktım. Kimsenin suratına bile bakmadan dışarıya çıktım işte orada bir kaç saniye soluklandığımı hatırlıyorum ondan önce sanırım kısa bir süre nefes bile almamıştım ki bunun aksi olsaydı dışarı çıktığımda sanki dakikalarca nefessiz kalmışım gibi bir his uyanmazdı içimde. Önce baş parmağımı ardından yanındaki parmaklarımı sırasıyla, yavaş yavaş aralarken zaman yavaşladı sokağın sesleri kesildi sadece o mutluluk anına odaklanmak istedim fakat nefes alış verişlerimden çıkan ses kulaklarımı hiç olmadığı kadar rahatsız ediyor dikkatimi dağıtıyordu. Yazıları sakince harf harf, hece hece beynime kazıyarak okudum zira yazıya olaki bir şey olur da kaybolursa aklımın köşesinde kopyasını bulmam lazımdı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 23, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BENİM DÜNYAMWhere stories live. Discover now