41 kere maşallah

Start from the beginning
                                    

Kapıyı arkasına kadar açarak "işte buradalar !"diyerek Dilber hanımın büyük kayrolasın da yatan üçlüyü gösterdi.

Elçin ve Zeynep ortalarına Pekmez'i almış mışıl mışıl uyuyordu.

Kürşat ,öne atılarak " nıkahımın verdiği yetkiye. Dayanarak karımı ve çocuğumu alıyorum,"diyerek odaya girdi.
Cemre " hay hay!"diyerek ona yol gösterdi.

Abisine ve Hasan'a parmağını uzatarak "siz bizim çiftliğe Asaf ve Emir de siZinle!"dediğinde Hasan itirazlarını saklamadı.

Can kaşlarını çatarak kardeşine kötü kötü baktı,"babama söz verdim!" Diyerek kıkırdadı.

"Kızım boş odada yatarız işte yiyecek değiliz ya!"

"Ateşle barut Yan yana durmaz,"

Can;"Bu kafayla nasıl gideceğiz,"derken Kürşat uyuyan karısını kucağına almış odadan çıkıyordu.

"Yılmaz kapıda sizi bekliyor hadi beyler hadi kahvaltı dokuz da eğer geç kalırsanız kahvaltıyı kendi evleriniz de yapmak zorun da kalırsınız."

"yürü Hasan,"diyerek Hasan'ı sırtından iten Can'a ters bir bakış atan Hasan,"daha bacına laf geçiremiyorsun!ağa olmak senin neyine!"diyerek önden önden bozulmuş şekil de söylene söylene yürüdü.

Asaf ve Emir'i de yanına alan Can, kendi çiftlik evine geçerken aklı hala göz ucuyla baktığı odada yatakta uzanan kırmızı elbiseli kadındaydı.

Misafirleri boş odalara yerleştiren Can, kendi de her zaman kaldığı odaya geçti ceketini çıkarıp, odanın penceresini açıp serin havanın odaya girmesine izin verdi.

Can, olsa evlenecekti. Bu zamana kadar karşısına aşık olup seveceği evlenip çoluk çocuğa karışma hissini uyandıracak biri de çıkmamıştı karşısına ama aklına düşen görüntüler, Ahu'nun onun nasıl sevdiği birini sevmenin pek de heves edilecek bir şey olmadığını gösteriyordu.

Susulup, Konuşulmayan çok şey vardı.

Ama Ahu'ya hiçbir zaman büyük bir aşk ile bağlamamıştı, ortak bir hazda birbirlerine eşlik etmişti. Şimdi Pekmez'i koyduğu yer, kesinlikle başkaydı. Ona karşı yaptığı her şeyi bile isteye yapmıştı.

Onu sevebilirdi, onu görmeden ilk sesini duyduğunda kafası karışmış onun peşinden gitmişti. O zaman için de ki tedirgin his niye huzur vermiyordu, kalbi kırık bir kızı gözlerinin önün de kaybetmişti. Ya Pekmez, onu da kaybederse...

Pekmez'in onu ilk gördüğü andan itibaren güçlü duruşu çekmemiş miydi onu kendine? Gecenin bir yarısı onca yolu çıkıp gelip bana yardım et diyecek kadar gözü kara oluşu değil miydi? Can,Pekmez'e hak ettiği bir hayranlık besliyordu. Onu önemli bir yere koymuştu, Pekmez'in de onu sayıp seveceğinden emindi. Hayatın ne getireceğini bilemeden kafasında kurduğu geleceğin de onunla olursa daha güvende olacağını hissettiren duyguya kapılmak kolayına geliyordu. ilerleyen yaşından mı başına gelen olaylardan mı? artık nefes almak istiyordu.

bu koşturma fedakar haller onu fazlası ile yormuştu.Zalimlik ona göre değildi ama artık iyi niyetinin katillerini de ayakta alkışlayıp sırtını sıvazlamayacaktı.

Ağrıyan bacağını sıvazlayarak yatağa sırt üstü uzandı.Alkol aldığı için ilaçlarını içememişti ağrıyan bacağının sızısının geçmesini beklerken uykuya dalmıştı bile...


Sabah'ın ışıkları ile yavaş yavaş uyanan ev ahalisini bütün samimiyeti ve güler yüzü ile karşılayan Cemre, kahvaltı masasında ki hazırlıkları kontrol ediyordu. Yanına beş karış suratla gelen Murat, kimsenin ortalıkta olmamasını fırsat bilerek karısına sarılarak boynuna başını saklayarak,"başım çatlıyor!"dedi.

CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(bitti!)Where stories live. Discover now