"Sana inanamıyorum. " dedim ondan birkaç adım uzaklaşırken. Bu sefer verebileceği herhangi bir tepkiye hazırlıklı olmak istiyordum. Gerçi ne kadar hazırlıklı olabilirdim ki? Kendimi savunabilmek için gerekli hareketleri ondan öğrenmiştim, ne yapacağımı benden önce biliyor olurdu. Başka ne yapacaktım. Hah! Bekleyin! Mükemmel çiçek büyütme yeteneğimi göz ardı edemezdim!

"Düşüncelerinin sırası gerçekten bu şekilde mi yoksa ben yeteneklerimi mi kaybediyorum? " dedi Ethan ben yine uzun süre cevap vermeyince.

"Başka birisinin düşüncelerini onlardan izinsiz dinleyip sonra da düşünce sırasını küçümseyemezsin!" diye çıkıştım. Bağırdığım için ben de en az onun kadar şaşkındım. "Ethan, bunu bana çevirme. Sorun bu sefer bende değil. " dedim derin bir nefes alarak. İtiraz etmek için ağzını açtığında elimi kaldırdım. "Hayır. Hayır. Konuşma sırası bende. Beni o duvara fırlattığında söz hakkın bitti. " dedim gözlerinin içine bakarak. Bir pişmanlık için aranıyordum. Ama hala yanlış bir şey yaptığını düşünüyor gibi değildi.

"Seni duvara fırlatmadım. Fırlatsaydım- "

"Hayatta olmazdın. " dedim bir anda, içimde bir yerlerde bunun doğru olduğunu hissedince irkildim. Kelimeler bir anda ağzımdan fırlamıştı. İçimde düğümlenen bir şeyi açmıştı sanki Ethan. Kalbim tuhaf bir öfkeyle sıkışıyordu. Bir şeyler yapmam için beni dürten bir güç kalbimi de sıkıştırıyordu.

Claire, sakın! Beynimin arkasından yine bir yorum yemiştim. İlk defa beni durdurmaya çalışıyordu. Vicdanım olmalıydı bu. Evet, evet oldukça mantıklı bir açıklamaydı.

Ethan da dikleşmişti benim sözlerim üzerine. "Ethan, tamam beni fırlatmadın çarptın oldu mu? " dedim sanki diğer kelimeler ağzımdan hiç çıkmamışçasına devam ediyordum. "Bu, hareketlerini mazur göstermez. Ethan, iki gün beni tamamen görmezden gelip sonra hiçbir şey olmamış gibi elimi tutamazsın! " Her ne kadar sakin çıkarmaya çalışsam da sesimi, vücudum bana ihanet ediyordu.

"Çünkü kızgındın!" diye çıkıştı. Ona bir şeyler fırlatmak istiyordum ama kendime hakim oldum.

"Çünkü üzerime yürüdün!" Beni korkuttun. Güvende hissetmedim. Kelimeleri ağzımdan bir türlü çıkaramadım. Göğüs kemiğimin orada bana baskı yapmaya devam ettiler.

"Özür dilerim. " dedi en sonunda. İki kolumdan da tutuyordu. "Haklısın. Claire, seni burada kalmaya ben zorladım. Güvenecek birine ihtiyacın var onu da anlıyorum. "

Ellerinden kurtuldum. " O kişinin sen olmasına o kadar ihtiyacım vardı ki." dedim kapıya doğru ilerlerken daha fazlasını söylersem ağlayacağımı hissediyordum.

"Nereye gidiyorsun? " diye seslendi arkamdan, beni asansöre kadar takip etmişti.

"Aaa, Ethan." Kızın birisi ben asansöre bindiğim esnada onu durdurdu. Ethan çok hoşlanmışa benzemese de kız ona sarıldı. "Geçen günkü parti harikaydı. Teresa mekanı senin ayarladığını söyledi. Ortadaki çalı fikri gerçekten çok hoş olmuştu, gidenlere hediye vermektense kendilerine gül almaları- " kapı kapanırken kıza sadece baş sallamakla yetinen Ethan'la göz göze geldik.

"Nasıl geri döneceksin?" diye bağırdı kapı tam olarak kapanmadan önce. Aşağı indiğimde ben de bu sorunla karşılaşmıştım. Ama geri dönmek ne kadar zor olabilirdi ki? Yürümeyi biliyordum. Tek sorun yolu bildiğimden emin değildim. Ama Ethan'la aynı arabada oturma fikri de pek cazip gelmiyordu.



Merkezden çıkıp geldiğimizi sandığım yöne yürümeye başladım.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora