"Hafızanı mı silmeye çalışıyorsun? Orada dikilip durma. Neye baktığını anlayabilsem bir de." dedi en sonunda oflayarak ayağa kalktı kıyafetini düzeltti bana doğru yürüdü. "Hadi, dışarı çıkalım. Gidip bir şeyler içelim. Sen de Ethan'a neden sinirlendiğini anlatırsın. "

"Teşekkür ederim. Bugün daha fazla dışarı çıkmak isteyeceğime emin değilim. " dedim başımı iki yana sallarken. Yalan söyleyip söylemediğime bile emin değildim çünkü ne istediğimi bilmiyordum. Teresa bana bakıp başıyla onayladı. Biraz sonra Teresa gittiğinde tek başıma kalmıştım tekrardan. Onunla gitmediğim için pişman olmuştum sanırım. Burada yalnız kalmayı sevmiyordum. Yeni kararan hava, Cam Bina'dan çıkanları bu yükseklikten zar zor görmeme neden oluyordu. Ama odamda yapacak başka hiçbir şey yoktu, ne televizyon ne de başka bir şey. Gerçekten burada esaret altında gibiydim.

Ertesi sabah kapının vurulmasına uyandım. Teresa yavaşça içeri girdi, onun da yeni uyandığı belliydi çünkü sabahlığıyla ilk defa görmüştüm onu. "Günaydın. " dedi ben yataktan doğrulurken. En azından kapıyı çalmıştı. Gözlerimi ovuştururken konuşmaya devam etti. "Ethan'la dün gece konuştun mu? " diye sordu kapının önünde durmaya devam ederken.

"Hayır. Bir süre birbirimizi göreceğimizi sanmıyorum."

Başını sallayınca ensesinde at kuyruğu yaptığı saçlara omzundan arkasına düşmüş ensesinden kulağına uzanan bir izi ortaya çıkarmıştı. Yani sanırım öyleydi. Tam olarak bakamadan Teresa saçlarını düzeltti. Bir süre bir şey söylemeden bana baktı.

"Odasında değil mi? " diye sordum Teresa'nın neden hala konuşmadığını anlamayarak.

"Odasında olsa görürdüm. " dedi gözlerini devirdikten sonra. Doğru. Orada kaldığı aklımdan çıkmıştı. Hissetmekten utandığım bir kıskançlığın içine çekilmiştim yine. Odasında ceset bulmuştuk. Orada kalmak istememesi oldukça doğaldı. Ama koca binada başka boş oda mı yoktu? "Ben gidip başka yerlere bakayım. Teşekkür ederim. " dedi kapıyı kapatıp çıkarken.

Ayağa fırlayıp hızla hazırlanmaya başladım. Üzerime bir şeyler geçirdim, yüzümü yıkayıp saçlarımı at kuyruğu yaptım. Biliyorum tuhaf bir sıralamaydı ama öylesi daha hızlı gelmişti. Ethan'ın odasına gittiğimde Teresa'yı banyoda makyaj yaparken buldum. "Ciddi misin? Biraz önce meraktan ölüyor gibiydin. " dedim onunla aynadan göz göze gelince.

"Kendimi ondan daha çok seviyormuşum sanırım. " Yalan. Sesi duymamak için Teresa'nın elindeki fırçaya odaklandım. "Ben makyaj yapana kadar ölürse bu onun suçu. " dedi omuz silkerek. Hangi hali daha güzeldi bilmiyordum.

"Başı dertte olabilir mi ki?" diye sordum diğer gözüne geçerken.

"Sanmıyorum. Bir yerlerde sızmış olması olası. Beni endişelendiren tek şey Tom'un da ortada olmaması."

"Miles gerçekten bir şeyler yapmış olabilir mi? " Makyaj yapmayı bıraktı ve bana döndü.

"Bak, Miles'ın Ethan'la alıp veremediğinin ne olduğunu bilmiyorum ama çocuk ona sen gelmeden çok önce takmıştı. Yani hayır, senin suçun değil. Ayrıca Miles Ethan'a karşı hareket etmeye kalksa şimdiye kadar meclisin toplanması için haber gelirdi. " Sonra tekrar aynaya dönüp işini bitirdi.

Teresa'nın işi bittikten sonra beraber Yerleşke'ye çıktık. Basketbol oynayan bir grubun yanına gittik. Teresa bir çocukla konuşup Ethan'ı sordu. Burada yoktu. "Ethan'ın basketbol oynadığını bilmiyordum. " dedim Teresa'nın peşinden başka bir tarafa doğru yürürken.

"Ethan hakkında pek fazla bir şey bildiğini iddia edemeyeceğim zaten. " dedi tekrardan Ethan'ı aramayı denerken. Şu an gerçekten meraklandığını ve endişelendiğini bildiğim için bu yorumunu da görmezden gelmiştim. "Hala cevap vermiyor. Gerçekten öldüyse aşırı sinirlenirim. Şu an onu ben öldürmek istiyorum. " Yerleşke'nin büyük bir çoğunluğunu adımlamıştık. Teresa arada bir birileriyle konuşuyor Ethan veya Tom'u soruyordu ama kimse ikisini de dünden beri görmemişti. Ormanlık tarafa girdiğimizde Teresa'nın omuzlarının gerildiğini görebiliyordum. "Boyuyla bir şey yapıyormuş gibi görünmek istiyormuş. " dedi iyice içeri ilerlediğimizde. Buralar tanıdık gelmeye başlamıştı. Teresa'nın kaplanı buralarda bir yerlerde olmalıydı.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now