ÖZEL BÖLÜM-2: "Bayramlar"

Start from the beginning
                                    

-Yetiştirme yurdundaki çocuklar varya, onlar için." Ne güzel bir düşünceydi bu. Üzerindeki bütün yorgunluk saniyeler içinde kaybolurken, elaları parıldadı. "Bayramlık vermeye gittiler erkenden." Ellerini şaklatıp, mutfak çıkışına ilerledi genç adam. Çocukları o da görmek istiyordu.

-Duş alıp ben de çıkayım..." dedi ve sonra aklına bir şey gelince geri döndü. "O yemekleri de hallet ben hazırlanana kadar Nesrin Sultan, götürürüm ben." Kafasını aşağı yukarı sallayan kadın, adam merdivenlerin başına yürüdüğü sırada bağırdı.

-Amaan! Tatlılar zor yetişir aslan! Onları da akşam ben gelirkene getiririm!"

-Tamaam!" Odaya çıkan genç adam, daha kapıdan girmeden soyunmaya başladı. Ev Elvin yokken fazlasıyla boş ve sessiz oluyordu. Evet annesi,babası, Savaş ve hele ki Asu olunca da ev yeteri kadar ses barındırıyordu. Ama Elvin'in bu evi yuvası gibi hissetmesi için o kadar çabalamıştı ki, işin sonunda kendisi de bu evin gerçekten yuva olduğunu hissediyordu. Ailelerine Elvin ve Bade'nin katılması çok güzeldi.

Tabii hala Asu'nun nişanlısı Ali'den hiç hoşlanmıyordu! Ona kalırsa, kız kardeşi onun baş tacı olarak yanında kalmalıydı. Ama neyse!

Bir de...

Birkaç tane bebekleri olsaydı...

Hayatında kendinden başka kimseye yer vermeyen, en çok kendini düşünen narsist bir adamın, minik bir kadını belkemiği haline getirmesi hem çok sinir bozucu, hem de acayip güzel bir olaydı. Evlendiği zaman dalga geçen çok arkadaşı olmuştu.

Bir kadına 40-50 yıl katlanacak bir Acar Devran herkese komik gelmiş, adamın evlenmek bir kenara uzun süre sevgili olduğunu bile görmedikleri için bu durumla eğlenmişlerdi.

Ama olmuştu. Hayatta hiçbir şey imkansız değildi. Neden evlenmediğini ya da ciddi bir ilişki istemediğini o zaman anlamıştı Acar. O kendisine acayip ilgi gösterse de gözlerinde boşluk gördüğü kadınlardan değil, gün içinde hep kıpır kıpır olsa da ağırbaşlılığını koruyan, kendi ayakları üzerinde duran ve gözlerinde yaşadıkları hayatın her fırtınasını taşıyan kadınlardan hoşlanıyordu.

Yani Elvin'den.

Hayatta böyle kadınlar çok az bulunurdu. Güçlü kadınlar. Kimseye muhtaç olmamak için, dimdik duran hatunlar.

Parasını paylaşmaktan kaçınmazdı Acar. Hayatına aldığı ya da yüzünde iyiliği taşıyan her insana parasını verirdi. Hele Elvin'e, bütün mal varlığını gözü kapalı teslim ederdi. Ama kadın, ekonomik özgürlüğünü elinde tutmalıydı Elvin'e kalırsa. Acar, onun bu haline büyük bir saygı duyuyor, günün birinde kız çocuğu olursa onun da annesine benzemesini istiyordu. Çünkü ne olursa olsun, her insan kendi ayakları üzerinde duracak gücü elde etmeliydi. Elvin bu güce sahipti, kimseye muhtaç değildi.

Duştan çıktığında, siyah kot pantolonunu, Elvin'in ona çok yakıştırdığı V yaka, İstanbul baskılı siyah tişörtü giydi. Boynundaki isim kolyesinin ucunu tişörtün içine sokarken, zincir kaslı boynunda en ufak hareketinde kımıldıyordu. Karısının en hoşlandığı görüntülerden biriydi bu.

Islak saçlarını hızlı bir şekilde kuruturken, biçim vermeye gerek duymadı çünkü saç yapısı düz olduğu için birkaç el hareketiyle şekil alıyordu. Duşa girmeden önce kenara koyduğu alyansını alışkanlığın getirisiyle sol eline takarken, aynadan son haline baktı.

-Neredeyse mükemmel." Dedi eksikliği saniyesinde fark ederken. En sevdiği parfümü yüzünden uzak duracak şekilde üzerine birkaç fıs sıkarken, hazırlığını tamamladı. İşte şimdi tam mükemmeldi!

Tutkuyla Harmanlanmış BedenlerWhere stories live. Discover now