Tanıtım

99 3 2
                                    



Rivayet olunur ki, sembollerin iradeleriyle sahiplerini seçtiği o gün güneş, dünya ve ay aynı hizaya geldi. Ayın gölgesi yavaş yavaş ilerleyerek yeryüzünü kapladı ve karanlık tüm gezegeni içine hapsetti. Sıcaklık hissedilir derecede düştü, hava puslandı, tutulma sona ermeden hemen önce gri bulutlar gökkubbeyi kapattı ve gökyüzünden beyaz taneler süzülmeye başladı. O güne kadar eylül ayında kar yağdığı görülmüş şey değildi. Anlık bir zaman diliminde bulutlar birbirleriyle çarpıştı ve statik elektrik tüm gökyüzüne yayıldı. Hafif bir meltem gibi başlayan rüzgar şiddetini arttırdı ve fırtınaya dönüştü. Artık şimşekler çakıyor yağmur yağıyordu. Bir süre sonra güneşin tatlı ve sakinleştirici yüzü yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Tutulma tam olarak yirmiüç dakika sürmüş, yirmi üç dakika yeryüzüne neredeyse dört mevsimi de aynı anda yaşatmıştı.

Söylentilere göre güneş yeniden gezegeni aydınlatır aydınlatmaz gökyüzünde minik parıltılar görüldü ve her biri farklı renkte ışıltılar saçarak yeryüzüne doğru inişe geçtiler. Tüm bir gezegen bu olanlara şaşkınlık içerisinde tanıklık ediyordu. O gün gökyüzüne bakan herkes neler olup bittiğini anlamasada müdahale edemeyecek kadar güçsüz olduklarını farketmişlerdi. İnsanlık sessizce kaderine boyun eğmiş, yalnızca olacakları izliyordu.

Gökyüzünden süzülen parıltılar etrafı renk cümbüşüne çevirmiş, göz kamaştırıyordu. İzleyiciler az önceki tutulmayı, aniden gökyüzünü kaplayan bulutları, eylül ayında yağan karı, peşi sıra çakan şimşekleri, yağan yağmuru ve şiddetli fırtınayı görmemiş olsaydı bu manzara karşısında büyülenebilirdi. Ancak çoğu kıyametin geldiğini düşünüyordu. Hayallerdeki gibi etrafı alevlerin kapladığı, lavların içinde mücadele ettikleri ve güneşin gökyüzünden yer yüzüne düştüğü bir görüntü değildi ama normal olmayan bu şey ancak dünyanın sonunun geldiğine işaret olabilirdi. Binlerce farklı düşünce şekline sahip tüm bu beyinler yalnızca tek bir sonuca varabilmişti. Tek bir ortak nokta onları o gece orada birleştirmişti.

Süzülen parıltılar bazı insanların hemen önünde kalplerinin hizasında durdu. İnsanlık o gece nefesini tuttu... Sonra aynı anda tüm o parıltılar önlerinde durdukları kişilere doğru şiddetli bir hızla çarparak kalplerinin içine hapsoldu. Bu insanların ağzından yalnızca küçük bir çığlık duyuldu çektikleri acı onları yere devirdi. Çevredekilerin adeta dili tutulmuştu, yere düşenlere yardım etmek akıllarına bile gelmedi. Herkes yalnızca kendini düşündü ve tüm bunlar bir an önce sona ersin diye sessizce dua etti.

Beş dakika sonra yere düşen herkes yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. İçlerinden biri aniden bir ata dönüştü. Yanındakiler onun şahlanmasıyla beraber çığlık atmaya başladılar. Bir başkasının parmak uçlarından alevler çıkıyor hemen bir on metre ilerideki başka bir çocuk çevresindeki tüm metalleri adeta bir mıknatıs gibi üzerine çekiyordu. Küçük kıyamet hala devam ediyordu...

İşte semboller bundan 96 yıl önce ılık bir sonbahar gününde yeryüzüne bu şekilde inmiş ve insanları büyük bir dehşet içerisinde bırakarak kalplerinde böyle hapsolmuştu. İnsanlığın onlarla yaşamaya alışması hiçte kolay olmayacak, bozulan dengeler yeni düzenleri ve her yeni düzen beraberinde ayrı bir savaşı getirecekti...


GÖLGELERDEN GELENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin